
Geçenlerde severek takip ettiğim Youtuber’lardan Gözde Tezer’in bir videosuna denk geldim. Videoda, eşiyle düğün sabahı yaşadığı ufak bir tartışmanın nasıl uzunca bir süre bütün düğün gününü berbat geçmişçesine hatırlamasına sebep olduğunu ve bu düşüncesinin düğün videoları eline geçtiğinde izleyip “Aa ne kadar eğlenmişiz aslında, doğru, süper geçmişti” tepkisini verene kadar değişmediğinden bahsediyordu. Hemen not almak istedim duyar duymaz, çünkü “Negatif Eğilim” (Negativity Bias) için harika bir örnek.
Nedir bu negatif eğilim? Beynimizin negatif enformasyona veya deneyimlere karşı gösterdiği aşırı duyarlılık diyebiliriz. Veya negatiflerin sesinin pozitiflere kıyasla çok daha güçlü çıkması ve aynı şekilde negatif deneyimleri hatırlamaya pozitiflere kıyasla çok daha yatkın olmamız. Bunu belki sunum yaparken söylemeyi unuttuğunuz tek bir cümlenin gün boyu aklınıza takılı kalmasıyla, belki seneler önce henüz küçük bir çocukken işittiğiniz kalbinizi kıran bir yorumu bugün hala capcanlı hatırlamanızla, belki de 2018’in sizin için çok kötü geçen bir yıl olduğuna inanmanızla örnekleyebiliriz.
Negatiflere daha fazla ağırlık vermemiz, evrimsel sürecimizin bir çıktısı aslında. En nihayetinde bizler bugünlere gelişimizi can güvenliğini tehlikeye atabilecek negatif uyaranlardan kaçmayı öğrenmiş atalarımıza borçluyuz. Beynimiz, tehlikeleri hızla fark etmemizi ve bu şekilde kolayca tepki vermemizi sağlayacak sistemlerle donanımlı.
Sosyal sinirbilim üzerine yaptığı çalışmalarıyla ünlü John Cacioppo’nun gerçekleştirdiği bir deneyde, katılımcılara pozitif (örn: kırmızı bir Ferrari ve bir roller coaster üzerinde eğlenen insanlar), nötr (örn: tabak, saç kurutma makinesi) ve negatif (örn: yaralanmış bir yüz, kameraya yöneltilmiş bir silah) olmak üzere üç farklı duygu uyandıracak fotoğraflar gösteriliyor. Bu fotoğraflar katılımcılara gösterilirken eşzamanlı olarak beyinde meydana gelen elektriksel aktiviteler de kaydediliyor. Sonuçlar, serebral kortekste en güçlü aktivitenin negatif uyaranlara maruz kalma sonucu ortaya çıktığını gösteriyor.
Dolayısıyla artık beynimizin asıl görevinin bize mutluluk sağlamak değil, hayatta kalmayı kolaylaştırmak olduğunu biliyoruz. Size sosyal hayatınızda yaşadığınız olumsuzlukları hatırlatırken de amacı sizi üzmek değil, sizi korumaya çalışmak. Fakat bu eğilim vahşi doğada hayatta kalmaya çalışan atalarımız için yararlı olmuş olsa da, modern dünyada yaşayan bizler için destekten ziyade köstek olabiliyor.
Beynimizin varsayılan sürümünün bu şekilde olması ise bu negatif eğilimi değiştiremeyeceğimiz anlamına gelmiyor. Aslına bakarsanız, beynimizi eğitmek ve pozitiflere daha güçlü sesler verebilmek için yapabileceğimiz pek çok şey var. Bunları yeri geldikçe paylaşacağım fakat yapılabilecekler içinde ilk adım öncelikle farkındalık kazanmak, zihnimizdeki negatif eğilimi tanımak.
Kaynak:
Fredrickson, B. (2011). Positivity: Groundbreaking research to release your inner optimist and thrive. Oxford: Oneworld.
Ito, T. A., Larsen, J. T., Smith, N. K., & Cacioppo, J. T. (1998). Negative information weighs more heavily on the brain: The negativity bias in evaluative categorizations. Journal of Personality and Social Psychology,75(4), 887-900. doi:10.1037//0022-3514.75.4.887