
Çerçeveleme Etkisi (Framing Effect), bir durumu betimlerken, sonuç aynı kalmak şartıyla yalnızca sözcüklerde yapacağımız değişimler ile kişilerin durum hakkındaki algısını değiştirmek anlamına gelir. Mutlaka duymuşsunuzdur “bardağın boş tarafını görmek/bardağın dolu tarafını görmek” benzetmesini. İşte psikoloji literatürü bize der ki, bardağı nasıl tarif ederseniz insanlar aslında o tarafını görür. Eğer bardağın dolu tarafını tarif ederseniz bu “kazanç çerçevesi”, boş tarafını tarif ederseniz “kayıp çerçevesi”dir.
Sosyal psikolog Prof. Alison Ledgerwood’un yaptığı bir çalışmada katılımcılar iki gruba ayrılıyor ve yeni geliştirilmekte olan bir cerrahi yöntemden bahsediliyor. Fakat tam da bu noktada küçük bir hile mevcut. İlk gruptaki katılımcılara bu cerrahi yöntemin “%70 başarılı olduğu”, ikinci gruptaki katılımcılara ise bu yöntemin “%30 başarısız olduğu” bilgisi veriliyor. Sonuç olarak yöntem aynı, yöntemin başarı ve başarısızlık şansı aynı, yalnızca grupların “bardakta odaklandığı taraf” farklı. Peki ortaya nasıl bir sonuç çıkıyor?
Yöntemin %70 başarılı olduğunu öğrenen grup yöntemi beğenirken, yöntemin %30 başarısız olduğunu beğenen grup yöntemi beğenmediğini bildiriyor.

“Ee tamam, negatif eğilim ve kayıptan kaçınma paylaşımlarında öğrenmiştik zaten, bu normal değil mi?” diyenler için, çalışmanın ikinci aşamasına geçelim.
Ledgerwood ve ekibinin merak ettikleri bir başka konu daha var: Kazanç çerçevesinden kayıp çerçevesine veya kayıp çerçevesinden kazanç çerçevesine geçmek mümkün mü? Bunu test etmek için, yöntemin %70 başarılı olduğunu öğrenen ilk gruba “Biliyorsunuz, bunu aynı zamanda %30 başarısızlık olarak da görebilirsiniz.” (kayıp çerçevesi) bilgisi verilirken, yöntemin %30 başarısız olduğunu öğrenen ikinci gruba “Biliyorsunuz, bunu aynı zamanda %70 başarı olarak da görebilirsiniz” (kazanç çerçevesi) deniliyor. Ve tekrar soruluyor: “Yöntem hakkında ne düşünüyorsunuz?”
Sonuçlar şimdi ne durumda dersiniz?
İlk grup, başta her ne kadar yöntemi beğenmiş olduğunu bildirse de kayıp çerçevesine dikkatleri çekilir çekilmez artık yöntemi çekici bulmuyor (ki bu beklediğimiz bir sonuç). İkinci grupta ise ilginç bir durum var. Her ne kadar kendilerine ikinci aşamada kazanç çerçevesi sunulmuş olsa da, yöntem hakkında ikna olmuşa benzemiyorlar ve kararları değişmiyor: “Beğenmedim.”. Katılımcılar, ilk etapta maruz kaldıkları kayıp çerçevesine hapsolmuşa benziyor.
Özetlemek gerekirse, herhangi bir şeyi kayıp çerçevesinde düşündüğümüzde, bu düşünce zihnimize yapışıyor ve çerçeveyi değiştirmek istediğimizde ise bize direniyor gibi. İyiden kötüye gitmek kolayken, kötüden iyiye gitmek çok daha zor gerçekleşiyor. Ledgerwood’un dediği gibi, “Görünen o ki, bir şeylerin iyi taraflarını görmek için çaba sarfetmeyi ve zihnimizi eğitmeyi öğrenmeliyiz.”.
Kaynak:
Ledgerwood, A., & Boydstun, A. (2014). Sticky prospects: Loss frames are cognitively stickier than gain frames. Journal Of Experimental Psychology: General, 143(1), 376-385.