
Pozitif Psikoloji’nin önemli isimlerinden Prof. Fredickson’ın “Genişlet ve İnşa Et Teorisi” (the Broaden-and-Build Theory) bize der ki:
“Pozitif duygular kişilerin farkındalık seviyesini arttırır ve küçük detaylara odaklanmak yerine büyük resmi görmelerine yardımcı olur. Böylece bireylerin olaylar karşısında daha esnek ve yaratıcı aksiyonlar almaları mümkün olur.”
Ne dersiniz, çok mu havada kaldı bu cümleler? Gelin ne demek istediğimi anlayabilmek için 2009 yılında yayımlanmış bir fMRI (beyin görüntüleme) çalışmasını inceleyelim.
Anderson ve arkadaşları tarafından gerçekleştirilen bu çalışmada, katılımcılara öncelikle üç farklı kategoride fotoğraflar gösteriliyor: nötr, pozitif ve negatif. Burada amaç her katılımcıda bu üç duygu durumundan birini yaratmak.

Temsili fotoğraf.
Ardından tıpkı yukarıdaki gibi bir ev fotoğrafının ortasında bir insan yüzü fotoğrafı gösteriliyor (Tabii, bu koyduğum fotoğraf temsili. Makaleden alınan orijinal fotoğraf örnekleri aşağıda.).

Katılımcıların görevi oldukça basit: Fotoğrafta kadın yüzü mü yoksa erkek yüzü mü gördüklerini söylemek. Elbette tüm bunlar gerçekleşirken katılımcıların beyin bölgelerindeki “aydınlanmalar” gözlemlenmekte (Aydınlanma, oksijen akışının arttığını gösterir. Bu da görev yapısına bağlı olarak yüksek düzeyde nöral etkinliği temsil eder). Burada araştırmacıların merak ettiği konu şu:
Beyinde insan yüzünü kayda alan alanlar ve mekanları kayda alan alanlar farklı olduğuna göre; katılımcılar, farklı duygu durumlarına maruz bırakıldıktan sonra bu fotoğraf onlara sunulduğunda beyinlerinin hangi bölgelerinde “aydınlanmalar” gözlemlenecek?
Sonuçlar gösteriyor ki, katılımcılar negatif ve hatta nötr duygu durumu içerisindeyken beyinlerinde yalnızca insan yüzünü kayda alan alanlar (FFA: fusiform face area) aydınlanıyor; ya da bir başka deyişle odakları ortadaki tek bir noktada oluyor. Fakat katılımcılar pozitif duygu durumu içerisindeyken hem beyindeki insan yüzü (FFA) hem de mekanları kayda alan bölgeler (PPA: parahippocampal place area) aydınlanıyor; ya da bir başka deyişle “büyük resmi görebiliyorlar”.
Küçük Siyah Nokta hikayesine geri dönüp, olayları Genişlet ve İnşa Et Teorisi kapsamında yorumlarsak, öğrencilerin beklenmedik bir sınavla karşılaşmaları temelde kaygı yaratan bir durum olarak algılanabilir. Dolayısıyla öğrencilerin büyük çoğunluğunun nötr veya negatif duygu durumu içinde bulunduklarını düşünürsek, sadece noktaya odaklanmış olmaları çok da süpriz bir sonuç değil sanki. Ne dersiniz?
Kaynak:
Schmitz, T., De Rosa, E., & Anderson, A. (2009). Opposing Influences of Affective State Valence on Visual Cortical Encoding. Journal Of Neuroscience, 29(22), 7199-7207.