
Bugün, hem erkekler hem kadınlar için aşkın ilk evresinde rol oynayan nörotransmitter (sinir hücreleri arasındaki iletişimi sağlayan aracılar) ve hormonlardan bahsedeceğim. Bunlardan üçü taze aşık bünyede artışa geçiyor, biri azalıyor. Azalanı duyunca şaşırabilirsiniz 😊 Hemen başlayalım!
Artanlar:
Dopamin: Bir önceki paylaşımda, bizi iyi hissettiren şeyleri öğrenmemizi ve aynı zevki alabilmek adına davranışı tekrarlayabilmemizi sağlayan dopamin nörotransmitterinden bahsetmiştik. Kısacası dopamin, beynimizin bize “Bu çok güzeldi. Bana zevk verdi. Bunu bir daha yapalım!” deme şeklidir demiştik. Aynı zamanda ödül merkezimiz VTA‘nın çılgınca yanmasına sebep olan, aşık olduğumuz kişiyi “ödülle” eş değer tutan ve ödüle ulaşabilmek adına tüm dikkatimizi, ilgimizi “ödül kişisine” odaklamamızı sağlayan da ta kendisi.
Norepinefrin: Temelde bir nörotransmitter fakat böbreküstü bezlerinden de az miktarda da olsa salgılanmasından dolayı “stres hormonu” olarak da biliniyor. “Savaş ya da kaç” tepkisinden sorumlu. Norepinefrin iş başına geçtiğinde kalp atışında hızlanma, avuçlarda terleme, göz bebeklerinde büyüme gibi durumlarla karşılaşırız. Elif’in kupasının, Mehmet’i gördüğünde hafif terlemiş ellerinden kayıvermesinin sebebi de bu olabilir sanki, ne dersiniz?
Kortizol: Stres hormonu. Taze aşık bünyede kortizol, ortadaki “krizle” (alışık olduğumuzdan farklı, metabolizmamızı zorlayan bir durum var ortada sonuçta) mücadele edebilmemize yardımcı olmak adına daha çok üretiliyor. Kortizol de tıpkı norepinefrin gibi “savaş ya da kaç” tepkisinden sorumlu. Dolayısıyla enerji seviyemizi arttırarak bünyemizin “stres” olarak algıladığı bu fırtınalı aşk evresiyle başa çıkmamıza yardımcı olmaya çalışıyor.
Yapılan bir çalışmada, kortizolun taze aşık bünyelerde yüksek miktarda bulunduğu, fakat aynı kişiler 12-24 ay sonra tekrar test edildiğinde bu farklılığın ortadan kalktığı tespit edilmiş. Bir önceki paylaşımda amigdalanın fırtınalı aşk evresinde aktivasyonunun azaldığını öğrenmiştik. Böylece normal şartlar altında yüksek kortizol nedeniyle alarm zillerini çalmaya başlayacak olan amigdalanın bu evrede sesini çıkarmayarak bize “her şey yolunda, sıkıntı yok” mesajı vermesinin sebebini anlayabiliyoruz.
Azalan:
Serotonin: Ruh hali, iştah, uyku ve dürtüselliğin düzenlenmesinde görev yapan bir başka nörotransmitter. Ve evet, başlıkta da gördüğünüz gibi taze aşık bünyede serotonin üretimi azalıyor. Başka hangi durumlarda serotonin normal seyrinden daha az derseniz, cevabı OKB (obsesif-kompulsif bozuluk) ve depresyon. 60 üniversite öğrencisi ile gerçekleştirilen bir çalışmada da yakın bir zamanda aşık olduğunu ya da OKB ile mücadele ettiğini belirten katılımcılarda, diğer katılımcılara göre daha az serotonin bulunduğu tespit edilmiş. Çalışmalar, düşük serotonin seviyesinin obsesyonla ilişkili olduğunu gösteriyor. Kısacası, aşkın ilk evresinde zihnimizin aşık olduğumuz kişiye takılıp kalmasını, ondan başka bir şey düşünemiyor olmamızı da düşük serotoninle açıklamak mümkün.
Kaynaklar:
Marazziti, D., & Canale, D. (2004). Hormonal changes when falling in love. Psychoneuroendocrinology, 29(7), 931-936. doi: 10.1016/j.psyneuen.2003.08.006
Marazziti, D., Akiskal, H., Rossi, A., & Cassano, G. (1999). Alteration of the platelet serotonin transporter in romantic love. Psychological Medicine, 29(3), 741-745. doi: 10.1017/s0033291798007946