
Düşünün ki bisikletten düşüp yaralandınız, derin bir kesi oluştu bacağınızda. Hemen hastaneye gittiniz ve yaraya dikiş atılması gerektiğini söylediler. Ardından bir hemşire geldi ve işlem sırasında acı hissetmenizi önlemek amacıyla lokal uyuşturucu uyguladı dikiş atılacak bölgeye. İşlem sırasında gerçekten de hiçbir acı hissetmediniz. Yaklaşık bir hafta sonra çıkarıldı dikişleriniz. Aradan 5-6 ay geçtikten sonra ise, dikiş izleri belli belirsiz gözükmesine rağmen yara artık tamamen iyileşmişti.

İşte romantik ilişkilerde ayrılığı da tıpkı vücudunuzda oluşan derin bir kesi gibi düşünmenizi istiyorum. Fakat hastanede uygulanan lokal uyuşturucunun aksine, bu kez dikişlerin hiçbir uyuşturucu kullanmadan atılması gerekiyor. Bu elbette gerçekten acı veren bir süreç, kimse kolay olduğunu söylemiyor. Fakat yaranın iyileşebilmesi için de ne olursa olsun bu dikişlerin atılması şart.
En büyük acıyı en başta dikişler atılırken hissediyorsunuz, yani ayrılığın hemen ardından gelen birkaç haftalık veya belki de birkaç aylık süreçte. Eliniz telefona gidiyor, kendinizi eski partnerinizin sosyal medya hesaplarında buluveriyorsunuz, içinizde dayanılmaz bir konuşma ve belki de onu “geri kazanma” arzusu doğuyor. Fakat bu kez biliyorsunuz ki, bütün bunlar aslında beyninizin ödül ve acı bölgelerinde dönen çarkların bir oyunu. Süreci tüm doğallığıyla kabul ediyorsunuz.
Bu iyileşme sürecinde, tüm hüzünlü, neşeli, karmaşık, rahatsız, mutlu, hüzünlü, eğlenceli hallerinizle birlikte kendinize ve tüm deneyimlerinize, duygularınıza kucak açıyorsunuz.
Tıpkı dikiş atılmış derin bir yaranın ardından hayatınızı tamamen değiştirip kendinizi eve kapatmayacağınız gibi, duygusal acı çektiğiniz bu süreçte de hayatınızdaki rutinlerinizden kopmuyorsunuz. Üstüne bir de, oksitosinin gücü adına bol bol sarılıyorsunuz arkadaşlarınızla, ailenize. Size keyif veren aktivetelere zaman ayırmaya ayrı bir özen gösteriyorsunuz.
Kimi zaman dikişler size kendisini hissettiriyor, bir sızı duyuyorsunuz. Fakat biliyorsunuz, insanoğlu istese dahi daimi olarak acı çekemez. Tıpkı daimi olarak mutlu olamayacağı gibi. Eninde sonunda alışır, tıpkı derin bir yaranın ne kadar zaman alırsa alsın eninde sonunda iyileştiği gibi.
Sızılar geliyor, sızılar gidiyor… Belli bir süre sonra aynı sızılar sizi gitgide daha az ziyaret etmeye başlıyor. Geldiklerinde her zamanki gibi onlara şefkat gösterdiğiniz, iteklemeye çalışmadığınız için de (Kutup Ayısı Etkisi‘nin sonuçlarını biliyorsunuz sonuçta!) size yapışıp kalmıyorlar. Geliyorlar ve gidiyorlar, tıpkı gökyüzünde yağan yağmurların ardından dağılan bulutlar gibi.
Aradan aylar geçtikten sonra dikiş izlerinizi hala görebiliyorsunuz fakat artık üzerine hafifçe bastırsanız dahi acı vermiyor. Tam tersine, başarıyla tamamladığınız bu iyileşme sürecini somut olarak görebilmek, size gurur veriyor. Yaranız iyileştikten sonra bisiklete keyifle binmeye devam ediyorsunuz. Çünkü biliyorsunuz ki, bisikletten düşmek, bisiklete küsmek için bir sebep değil.
