
Geçen yıl, yüksek lisans yaptığım Oslo Üniversitesi’ne, Farkındalık Temelli Bilişsel Terapi üzerine bir open lecture vermeye geldi Oxford Üniversitesi’nde görev yapan ve “Farkındalık: Çılgın Bir Dünyada Huzur Bulmak İçin Pratik Bir Rehber” adındaki harika kitabın yazarı olan Prof. Mark Williams. Bugün sizlere Williams’ın konuşmasında bahsi geçen çok önemli bir konudan bahsetmek istiyorum: Switching Cost, yani Görev Değiştirme Bedeli.


Williams görev değiştirme bedelinin ne olduğunu anlatmak yerine göstermeyi tercih etti ve şöyle kısa bir deney yaptık birlikte (siz de okurken deneyebilirsiniz):
🌿Anadilimizde ezbere bildiğimiz bir tekerlemeyi sesli olarak söylememizi isteyerek kronometresini başlattı (örneğin, “kartal kalkar dal sarkar…”). Tüm salonun bu görevi tamamlaması yaklaşık 5-6 saniye sürdü.
🌿Ardından 1’den 10’a kadar saymamızı istedi. Bu da yine yaklaşık 5-6 saniyemizi aldı.
🌿Son olarak, yine tekerlemeyle başlamamızı fakat bu kez, tekerlemedeki her kelimenin ardından birer birer artacak şekilde rakamlar eklememizi istedi. Dolayısıyla benim için ortaya şöyle bir şey çıktı:
“kartal, 1, kalkar, 2, dal, 3, sarkar, 4, dal , 5, sarkar, 6, kartal, 7, kalkar, 8”.
Williams bekliyordu. Fakat o da ne? Yaklaşık 20 saniyeyi geride bırakmıştık ve salonda pek çok insan hala görevi tamamlamaya çalışıyordu!
Bu ne demek biliyor musunuz?
Beynimiz ne zaman bir görevden diğerine zıplasa zaman kaybediyoruz. Üstelik bu az buz bir zaman da değil, sadece tek bir göreve odaklansak harcayacağımız zamanın 2 katına kadar çıkabiliyor bu süre.
Aslında bu bilgiyi seneler önce aldığım bilişsel psikoloji dersinde öğrenmiş fakat hayatıma çok da entegre edemeyip zihnimin bir köşesine ötelemiştim. Fakat bu kez, derse gelmeden bir gün önce okuduğum bir haber zihnimde şimşek gibi çakıverdi: Yapılan araştırmalar gösteriyordu ki, günde ortalama 80 kez yaptığımız bir işi bölerek telefonumuza uzanıyorduk . Bu bilgiyi görev değiştirme bedeli ile birleştirdiğinizde ortaya çıkan tabloyu canlandırır mısınız zihninizde?

Gün boyu elimizde taşıdığımız, görünürde hayatımızı kolaylaştıran akıllı telefonlarımız aslında biz farkına bile varamadan dikkatimizi ve saatlerimizi çalma potansiyeline sahip. Ona her uzanışımızda işimize kısa bir mola verdiğimizi sanıyor, fakat bilinçsizce harcanan dakikalar birbirini kovalarken bu “mola” bittiğinde ne rahatlamış, ne dinlenmiş, ne yenilenmiş hissediyoruz. Üstüne üstlük, telefon ve işimiz arasında her gidip gelişimizde işimizde hata yapma olasılığımız artıyor, dikkatimizi tekrar toparlamakta daha çok zorlanıyoruz.
Ne yapmayacağına karar vermek, ne yapacağına karar vermek kadar önemlidir.
-Steve Jobs
Bugün, ödeyeceğiniz görev değiştirme bedelinin bilincinde, çalışmaya başlamadan önce “neye hayır diyeceğinizi” belirlemeye, “hayır dediğiniz” dikkat dağıtıcıları gözünüzün önünden kaldırmaya ve tüm dikkatinizi, “evet” dediğiniz işe vermeye ne dersiniz?