Diyelim ki sizi zorlayan bir duygu yaşıyorsunuz. Belki iş arkadaşınızın yaptığı bir yoruma üzüldünüz, belki bir haksızlığa uğradığınızı düşünüyorsunuz ve öfkelisiniz, belki yakın gelecekte gerçekleşme ihtimali olan bazı durumlar sizi fazlaca kaygılandırıyor.
O an duygularınızı yakınınızdaki biriyle paylaşmak istiyorsunuz. Uzun uzun anlatıyorsunuz, ne oldu ne bitti, ne hissediyorsunuz, ne düşünüyorsunuz… Siz anlatmanızı bitirdiğinizde, bazen de bitiremeden, karşı taraftan bir yorum geliyor: “Takma canım kafana bu kadar, boşver!”. (Cümlenin başına bir “Amaaan,…” da ekleyebilirsiniz!)
İçinizde yükselmeye başlayan rahatsızlık kıvılcımlarını hissedebiliyorsunuz bu cümleyi duyduğunuz anda. “Keşke anlatmasaydım!” diyorsunuz belki de. Karşınızdaki kişinin bu tepkisiyse sizi önemsemediğinden değil aslında, anlattıklarınızı dinlemiş ve yardımcı olmak istiyor. Tüm iyi niyetiyle, siz takmayın kafanıza istiyor.
Peki neden bu cümle bu denli rahatsız ediyor sizi?
Çünkü temelinde iyi niyet barındıran bu popüler teselli (!) cümlesinin size verdiği can acıtıcı bir mesaj var: “Şu an bu şekilde hissetmekte haklı değilsin. Bu küçük, önemsiz, değersiz bir olay. Böyle bir şey için canını sıkmamalısın.”. Belki olayın kendisi, gerçekten de bir hafta sonra dönüp baktığınızda üzerinde durmayacağınız bir olay. Belki siz de dışarıdan bakan bir gözlemci olsanız “Bu çok da önemli bir olay değil.” yorumunu yapardınız.
Fakat o anda, siz o duygunun içindeyken, olayın ne kadar küçük veya büyük olduğunun bir önemi yok. En nihayetinde olayın kendisi değil, sizin olayı yorumlama şekliniz önemli ve belli ki yaşadığınız şey her neyse, bu durumdan kötü etkilenmişsiniz.
Ama ne yazık ki “Takma canım kafana bu kadar, boşver!” yorumu, sizin negatif duygular içinde bulunduğunuz gerçeğini onaylamıyor. Bu yüzden bu denli rahatsız ediyor her duyduğunuzda. Anlattıklarınız, paylaşımınız empati ile karşılanmıyor çünkü. Karşınızdaki kişi sizden “duygunuzu bir kenara bırakmanızı, ondan kurtulmanızı” istiyor o anda.
Farkettiyseniz, karşı tarafın yardımcı olma isteğinden de bahsettim. Peki, siz karşı taraftan yardım talebinizde bulundunuz mu? Belki gerçekten de birinin derdinize derman olmasına ihtiyacınız olmayabilir o anda. Yalnızca anlatmaya, düşüncelerinizi ve duygularınızı sözcüklere dökmeye ihtiyacınız vardır. Belki yalnızca bunu yapmış olmak bile size çok daha iyi hissettirecektir.
Böyle bir durumda, anlatıcı değil de karşı tarafta yer alıyorsanız söyleyebileceklerinize birkaç örnek:
“Bunu duyduğuma üzüldüm. Senin için yapabileceğim bir şey var mı?”
“Zor bir gün geçirmişsin. Sarılmak ister misin?” (benim favorim).
“Sana nasıl yardımcı olabilirim? Birlikte bir şeyler yapalım ister misin bugün?”
“Aklıma bir öneri geldi ama paylaşmamı ister misin?” (tavsiyede bulunmadan önce onay olmak)