
Bugün zihnimizin iki farklı modu üzerine konuşalım istiyorum: özellikle mindfulness (farkındalık) terminolojisinde sıkça karşımıza çıkan “yapma modu” ve “olma modu”.
🧠Yapma Modu:
Temel görevi “işleri halletmek”. Zihin bu modda olduğunda planlar yapar ve siz de gerçekleştirmek için işe koyulursunuz. Kahvaltıyı hazırlar, çocuklara ayakkabılarını giymelerini söyler, anahtarı alıp almadığınızı kontrol edersiniz. Arabada giderken kız kardeşinizi aramanız gerektiğini düşünür, elektrik faturasının son gününde olduğunuzu hatırlarsınız, ofise varır varmaz faturaları ödemeyi hafızanızın bir köşesine not edersiniz. İşte bütün bunlar olup biterken zihin yapma modundadır. Dolayısıyla, yapılacaklar listenizdeki maddeleri tamamlamak ve problemleri çözmek için zihnin yapma modunda olması iyidir.

Fakat yapma modu bazen haddini aşar ve kendisine ait olmayan işlere de burnunu sokmaya başlar. En büyük problemse, bunu çok sık yapması.
Siz koltuğunuzda otururken bile zihninizin geçmiş ve gelecekle ilgili düşüncelerle dolup taşmasının, telefonda beklemeye alındığınızda kısacık bir mola verip gökyüzüne bakmak yerine yarınki toplantıyla ilgili kaygılı düşüncelere dalıp gitmenizin veya olumsuz duygulardan uzaklaşıp sizi daha iyi hissettiren duygulara koşmaya çalışmanızın sebebi tam da yapma modunun kendine ait olmayan bir işe burnunu sokmasının bir ürünü. Çünkü zihin bu moddayken durmaksızın “şu anda olan” ile “(kendince) olması gereken” arasındaki mesafeyi analiz edip sıfıra indirme çabasında. Fakat muhtemelen sizin de pek çok kez deneyimlediğiniz gibi, bu çaba genellikle nafile. Çünkü ne geçmişle ilgili rahatsızlığımız geçmişi değiştirebilir, ne de gelecekle ilgili kaygılarımız geleceği. Hayatsa, biz bu iki kutup arasında boğulup giderken, “şimdi”de akıp gider.
🧠Olma Modu:
Yapma modunun bir getirisi olan “otomatik pilot”tan (bu konudan başka bir paylaşımda bahsedeceğim) çıkıp “şimdi ve burada” ile bağlantı kurduğumuz mod.

Zihin bu moddayken, dikkat “şimdi” üzerinde kalır. Çünkü burada, “şu anda olan” ve “olması gereken” arasındaki mesafeyi ölçüp duran bir sistem mevcut değil. Olma modundayken, duyularınızın (görüntü, ses, koku, tat, dokunma) farkında olursunuz. Tıpkı bir önceki paylaşımda kaplanlardan kaçarken asma dalında asılı kalan adamın, koparıp ağzına attığı çileğin tadını çıkarması gibi.
Aynı zamanda düşünce ve duygulara yönelik bilinçli bir farkındalık da söz konusudur, ancak yapma modunda olduğu gibi onlara kapılıp gitmek yerine gözlemleyici konumunda kalırsınız. Bir şeyleri değiştirme arzusundan ziyade, her şeyi olduğu haliyle kabul edersiniz ve bir duygudan kaçmaya çalışmanın, sizi ironik bir şekilde o duyguya daha çok bağladığını bilirsiniz (bkz. Kutup Ayısı Etkisi).
“Bir şeyi kabul edene kadar değiştiremeyiz.”.
-Carl Jung
Literatürde daha ayrıntılı araştırma yapmak isteyenler; being mode, doing mode, discrepancy monitor anahtar kelimelerini kullanabilirler.