
Zaman zaman zihnimizde konuşup duran o sesleri duyarız, zorlu bir görevle karşılaştığımızda: “Başarısız olacaksın!”, “Denemenin bir anlamı yok, boşa zaman harcıyorsun!”, “Geçmişte başarısız olduğun zamanları düşün. Bunda da aynısı olacak.” ve saz arkadaşları.
Elbette kurduğumuz hayalleri ve koyduğumuz hedefleri gerçekleştireceğimizin garantisini kimse veremez. Fakat gerçek şu ki, eğer denemeye bile yanaşmazsak, en azından başarısızlığın garanti olduğunu biliriz. Biliriz bilmesine de, zihnimizde konuşup duran o sese “Tamam teşekkürler katkıların için, fakat şu anda seni dinlemektense çalışmayı tercih ediyorum.” demek o denli kolay olmaz.

Kendi hayatımdan yakın zamanda yaşadığım bir örnekle açıklayayım konuyu. Geçen yıl programlama dersimizin ikinci aşamasını geçemediğim için dersi bu yıl tekrar almam gerekti. Dersin bu aşamasını geçebilmek için yapmamız gereken, iki hafta içinde 15 katılımcının EEG verilerini hiçbir kullanıcı arayüzü kullanmadan, her aşamayı saf kod yazarak analiz edip raporlamak. Bunu gerçekleştirebilmek için yapmamız gerekenleriyse derste öğrenmiyoruz. Sınavın süresinin iki hafta olmasının sebebi de bu: Kitaplardan, GitHub’dan, bulabildiğimiz tutoriallardan, kısacası aklınıza gelebilecek her türlü kaynaktan faydalanarak kendi kendimize öğrenip öğrendiklerimizi pratiğe dökebilmemiz isteniyor. Zaten her ne kadar sınav niteliği taşısa da, “sınav” değil “öğrenme deneyimi” olarak adlandırmayı tercih ediyor hocamız. Ki bu noktayı aklınızda tutun, tekrar döneceğiz.

Her neyse, yaşadığım stresin tarifi yok. İlk bir haftayı çoğunlukla “Ben lisansta psikoloji okumuş bir öğrenciyim. Mühendis değilim ki bunu becerebileyim.”, “Geçen sene geçemedim. Ya bu sene de aynısı olursa?”, “Bir kez daha geçemezsem okulum bir sene uzamak durumunda kalır.” düşünceleriyle boğuşmakla geçiriyorum.
En nihayetinde haftaya girmeden hemen önce, kendimle dürüst bir konuşma yapıyorum. “Tamam” diyorum, “olası ihtimaller ve sonuçlar ne Ece?”. Tek tek yazıyorum bir kağıda.
1. Başarı mümkün ve ben yapabileceğime inanıyorum. Elimden gelenin en iyisini deniyorum. Eğer yeterliyse de hedefime ulaşıyorum ve müthiş hissediyorum.

2. Başarı mümkün değil ama ben yapabileceğime inanıyorum. Kullanıcı arayüzü kullanmadan EEG analizi yapabilmek önemli bir beceri ve ben bu beceriyi edinmek istiyorum. Bu uğurda çaba sarfetmek, değerlerim doğrultusunda adım atmak demek. Üstelik bu yolculuğu, başladığım noktadan çok daha ileri bir noktada bitireceğim dersi geçemesem dahi. Evet üzüleceğim ama hem elimden geleni yaptığımı bilmek beni iyi hissettirecek hem de bir sonraki sene için önemli beceriler depolamış olacağım ve işim çok daha kolaylaşacak.

3. Başarı mümkün ama ben yapabileceğime inanmıyorum. Değerlerim doğrultusunda adım atmıyorum. Yeni beceriler edinmiyor ve gelişmiyorum. Olduğum yerde sayıyorum kısacası. Üstelik, eğer denemiş olsam yapabilecek olduğumu görmek çok kötü hissettiriyor.

4. Başarı mümkün değil ve ben yapabileceğime inanmıyorum. Değerlerim doğrultusunda adım atmıyorum. Kazandığım (!) tek şey “İyi ki çaba sarfetmedim, nasıl olsa geçemeyecektim.” demek olur. Fakat ne yeni beceriler edindim, ne bir arpa boyu yol katettim bu seçenekte. Sıfır noktasında kaldım. İyi hissetmiyorum.

İhtimaller analizi, zihnimde bir şimşek çaktırıyor. Henry James ne güzel söylemiş diyorum:
“Bir kez deneyene kadar, neyi yapamayacağını bilemezsin.”.
Üstelik mesele yapıp yapamamak da değil, MESELE YOL KATETMEK. ŞU AN OLDUĞUN NOKTADAN BİR ARPA BOYU İLERLEYEBİLMEK. Bunun yegane yolu da DENEMEKTEN geçiyor.
-Ece

Benim bu dönem bu çılgın dersi geçme hikayem işte tam da bu analize dayanıyor. O olmasa ne yapardım bilmem 🙂
Bu paylaşımın birincil amacı, yapamayacağından şüphe edenlere ekrandan uzanıp şunları söyleyebilmek:
“Lütfen dene. Bir adım at. Göreceksin, hayat başarı ya da başarısızlıklardan değil, birbiri üstüne eklenen öğrenme deneyimlerinden ibaret.”.