
Aynı gün içinde üç farklı kaynaktan aynı mesaja maruz kalınca, artık bu konuda bir şeyler yazmanın vaktinin geldiğini anladım. Ne miydi bu mesaj?
Dikkatini vermeyi seçtiklerin, deneyimlediğin dünyayı belirler.
Yalnızca Yavaşladığında Görebileceğin Şeyler kitabının yazarı Haemin Sunim, “Zihin ve dış dünyayı birbirinden bağımsız var olan iki şey gibi görüyoruz. Fakat Buda’nın öğretisine göre zihin ve dünya arasındaki çizgi aslında bir tür illüzyon.” cümleleriyle başladığı ilk bölümde, bir arkadaşıyla yaşadığı diyaloğu paylaşıyor.

Budist bir rahibe olan arkadaşı, tapınaktaki meditasyon odasının inşa sürecine tanık oluyor ve bu süreci şöyle aktarıyor Sunim’e : “Çatıya fayans döşenmesi gerektiğinde, nereye gitsem yalnızca fayansları görmeye başladım. Hangi materyalden yapıldıklarını, kalınlıklarını, dizaynlarını. Ardından zemini kaplama vakti geldiğinde, bu kez de her yerde tek görebildiğim şey zemin kaplamaları oldu. Rengi, deseni, dayanıklılığı, menşei. Ve birdenbire dank etti zihnime: Dış dünyaya baktığımda, onun yalnızca dikkatimi çeken küçük bir kısmına bakıyordum aslında.
Gördüğüm dünya, dünyanın tamamı değil, zihnimin (dikkati yöneltme yoluyla) görmeyi seçtiği oldukça sınırlı bir versiyonuydu.”
Bugün bilişsel psikoloji alanında yapılan onlarca çalışmanın sonucunda biliyoruz ki, gerçekten de herhangi bir anda yalnızca sınırlı sayıda uyarana ve bilgiye dikkatimizi verebiliyoruz. Tıpkı bir kitap okurken altını çizdiğimiz cümlelerin öne çıkması gibi, hayatta dikkatimizi vermeyi seçtiklerimiz de (örn: markette yorgunluktan bitap düşmüş kasiyerin size ters bir cevap vermesi) dikkatimizi vermemeyi seçtiklerimizin (örn: aynı markette sırada beklerken size uzun uzun gülümseyen minik bir bebek) önüne geçiyor. Ve tıpkı bir kitabı okuyup bitirdiğimizde, yalnızca altı çizili cümlelerin hafızamızda yer etmesi gibi, dikkatimizi vermeyi seçtiklerimiz de hafızamızda, en nihayetinde de dünyayı yorumlama ve deneyimleme biçimimizde, kalıcı yer ediyor.
Ece Targıt da “Hayatın Neyi Görmeyi Seçtiğinle Paralel Gidiyor” podcast bölümünde konuyla ilgili harika bir mental egzersiz öneriyor:
“Yürüyüşe çıktığında, arabada-metroda giderken, alışveriş yaparken, kısacası hayatın içinde neleri görmeyi seçtiğine dikkat et bakalım. Herkesin kötü niyetli, tembel, huysuz, aptal olduğunu mu görmeyi tercih ediyorsun? Yoksa insanların temelde sevgi dolu ve iyi niyetli olduğunu, davranışlarının iyi bir yerden gelmeye çalıştığını mı görmeyi tercih ediyorsun?”
Unutma ki, dikkatimizi ne konuda eğitirsek, o konuyu daha sık görmeye başlıyoruz hayatımızda. Eğer dikkatimiz “başkası ne giymiş, ne takmış, nereye tatile gitmiş, kim sevgilisinden ayrılmış, kim kimi nasıl dolandırmış”ın üzerindeyse, sürekli bu konularla karşılaşmamız oldukça olası. Fakat güzel haber, dikkatimiz kendi içimizdeki ve başkalarındaki güzellik ve sevgi, “şimdi ve burada” gerçekleşen güzel şeyler üzerindeyse, sürekli bu konularla karşılaşmaya başlamamız da bir o kadar olası.

“Dikkatiniz, hayat kalitenizi belirler.” diyor bilim yazarı Winifred Gallagher, Rapt isimli kitabında. Ne diyeyim, çok haklı.
Fotoğraf, 2016 Aralık’ta Prag’da tüm dikkatimi buz gibi soğuğa değil de, nehirde sakince yüzen ördeklere vermeyi seçtiğim bir andan.