SEVGİLİ ÖFKE, BANA BENİMLE İLGİLİ NE ANLATMAYA ÇALIŞIYORSUN?

“Şu an hissettiğin şey öfke.” derim kendime, kalbimin daha hızlı atmaya başladığını, göğüs kafesimden yükselen ezici bir duygunun boğazıma doğru tırmanmaya başladığını fark ettiğimde. Benim için bu cümle, elimdeki iş her neyse bırakıp, hatta mümkünse öfkeyi tetikleyen mekanı bir süreliğine terk ederek biraz nefes almak ve içe odaklanma molası vermek için bir işaret niteliğinde.
Gözlerimi kapatıp, akmasına izin verdiğim birkaç uzun nefesin ardından şu sihirli soruyu sorarım, tüm dikkatimi içime çevirerek: “Hoşgeldin sevgili öfke, bana benimle ilgili ne anlatmaya çalışıyorsun şu anda? Anlamama yardımcı olur musun?”. Öfkeyi içimden yükselen bir canavar gibi görmektense, bana heyecanla bir şeyler anlatmaya çalışan, çok sevdiğim bir arkadaşım gibi hayal ederim böyle zamanlarda.
Alıp yanımdaki koltuğa oturturum onu. “Hadi anlat canım, seni dinliyorum.” derim.
Ben dinlemeyi bilirsem, öyle güzel şeyler anlatır ki o da!
Mesela daha geçen gün sohbet ettik, şehirler arası tren yolculuğunda. Önce ben anlattım, “Bugün tam da sessizce manzarayı izleyip defterime bir şeyler yazmalık bir gün diyerek trenin sessiz kompartımanına geldim, öfkecim. Biliyorsun, bu bölümde konuşmak, hatta çıt çıkarmak yasak. Klavyede yazı yazmaya bile izin yok, başkalarını rahatsız etmemek için. Tam bu sessizliğin tadını çıkarırken, bu üç yaşlı hanım gelip tam karşımdaki üçlü koltuğa oturdu. Öyle de sesli konuşuyorlar ki! Kahkahalar da gırla! Yani… Bilmiyorlar mı buranın sessiz kompartıman olduğunu! Trende bir sürü boş yer varken gelip buraya oturup, bunca insanın sessizliğini katlediyorlar!”
Öfkem o pembe elleriyle tuttu ellerimi, “Hatırlar mısın Ece?” dedi, “İlkokulda öğretmenin bir şeyler anlatırken bazen fısır fısır konuşan sınıf arkadaşların da böyle hissettirirdi sana.”, “Ya da yazın yaylada bir başkasının bahçesinden elma koparıp kaçmak isteyen kuzenlerin.” Pat pat vurdu elime sevgiyle, “Görebildin mi ortak noktalarını bu birbirinden bağımsız gözüken olayların?”. “Kurallara uymak, senin değerlerinden biri gibi gözüküyor. Ders anlatılırken konuşulmaz, başkasının bahçesinden izinsiz elma koparılmaz, trenin sessiz kompartımanında otururken kahkaha atılmaz, gibi. Aksi takdirde, bu anlattığın durumda öfke hissetmeden de uyarabilirdin bu hanımları nazikçe. Değerlerinden birinin bir başkası tarafından tehdit edildiğini hissettiğin için buradayım ben. Başkaları sessiz kompartımanda sesli konuştuğu için değil.”.
Peki bu hafta siz, öfkenizin sizi kendinizi biraz daha tanımanıza yardımcı olmasına izin verebilir misiniz? Onu hissettiğiniz anda, ne söylemek istediğine hiç kulak asmaksızın aksiyona geçmeden önce? 🌸