• TANIŞALIM
  • BLOG
    • SİNİRBİLİM
    • PSİKOLOJİ
      • ALIŞKANLIKLAR
      • POZİTİF PSİKOLOJİ
      • BİLİŞSEL YANLILIKLAR
      • ÖĞRENME
      • VERİMLİLİK
      • İLİŞKİLER
    • KÜLTÜR
    • HİKAYELER
  • YOUTUBE
  • Ece A. Ala

  • MAĞAZA
  • SSS
  • İLETİŞİM
0

Ece A. Ala

Hikayeler, Psikoloji
/
14 Eylül 2019

ARABADA AĞLAYAN BEBEK : KORKU VE CESARET ÜZERİNE BİR METAFOR

Elizabeth Gilbert’ın popüler kitabı Big Magic‘i okuyorum bu aralar. Kitapta geçen bir metafor çok hoşuma gitti. Kendi yorumumu da katıp bir nebze değiştirerek paylaşmak ve kendi hayatımdan duygusal bir kesitle sonlandırmak istiyorum bu yazıyı.

Hayatınızın bir araba yolculuğu olduğunu hayal edin. Korku ise, arkada bebek koltuğunda oturan bir bebek. Ara sıra ağlıyor, çırpınıyor, tüm dikkatinizi ona vermenizi istiyor. Siz de biliyorsunuz ki korku, kullandığınız o arabada hayat yolculuğunuz boyunca daima sizinle olacak. Kimi zaman daha sessizken, kimi zaman haykırarak ağlayacak. Fakat kapıyı açıp, inip, bebeği kollarından tutup fırlatacak değilsiniz ya dışarıya? İşte aynen böyle, tıpkı bebeğin arabadaki varlığını kabullendiğimiz gibi korkunun da hayatımızdaki varlığını kabullenmekle başlayabiliriz işe. Ondan kurtulmaya çalışmadan. Çünkü korkudan kurtularak daha keyifli bir hayata sahip olacağımıza inanmak, arabadan inip bebeği kollarından tuttuğumuz gibi dışarı fırlatarak daha keyifli bir yolculuk geçirebileceğimize inanmakla eşdeğer gibi.

Üstelik, korkunun bizi geliştirmesine, büyütmesine izin vermek de mümkün. Nasıl mı?

Steven Pressfield, The War of Art isimli kitabında şöyle yazıyor:

“Korkudan paralize olduğunu mu hissediyorsun? Bu harika bir işaret! Korku güzeldir. Tıpkı kendinden şüphe etmek gibi (self-doubt), korku da temelde bize ne yapmamız gerektiğini söyleyen bir elçidir. Şu kuralı unutma: Bir iş veya tutkuya yönelik duyduğun korku ne denli güçlüyse, o kadar emin olabilirsin o konuda harekete geçmen gerektiğine.”

Eklemekte fayda var, bu bahsettiğim korku, elbette hayati tehlike yaratabilecek durumlar karşısında duyulan korku değil. Yani size trafikteki arabaların arasına dalma korkunuzu kabullenip atın kendinizi yola demiyorum elbette 🙂 Hayır, bahsettiğim korku belirsizlik karşısında duyulan, hepimizin aşina olduğunu düşündüğüm o korku.

Hani ya yeterince iyi olmadığımızı düşündüren, ya yargılanmaktan, eleştirilmekten korkutan, biz ne zaman “o şey” için bir adım atacak olsak. Belki de başkalarının çoktan o şeyi yapıp başardığını, artık onu yapmanın bir önemi olmadığını hissettiren. Ya çok genç olduğumuza, ya da artık başlamak için yaşımız geçtiğine inandıran.

Seneler önce takma bir isimle açtığım blogum gibi. Yalnızca üç kişinin okuduğu, yakın arkadaşlarıma bile bahsetmediğim. Tıpkı burada yaptığım gibi psikoloji ve sinirbilim üzerine bir şeyler yazıp durduğum, yalnızca içimdeki paylaşma isteğini tatmin edebilmek adına. İngilizce çevirilerini dahi yaptığım. Okunma sayılarım azıcık artınca da panikleyip kapattığım. “Dışarıda bu işin onlarca uzmanı, danışmanı var. Ben hepi topu bir öğrenciyim. Ya sevilmezsem? Ya yargılanırsam? Ya yetersiz bulunursam? Daha da kötüsü, ya gerçekten çok yetersizsem?” nidaları eşliğinde arabamın arka koltuğunda çılgınca ağlayan o bebeğe “Çok haklısın, haydi gel sen devral direksiyonu.” dediğim, tek bir tıkla tüm yazdıklarımın tarihe karışmasına izin verdiğim.

Brene Brown, The Call to Courage adlı muhteşem konuşmasında “Kırılganlık, sonucunun ne olacağını tahmin edemediğiniz durumlarda kendinizi ortaya koyma cesaretidir. Ve kırılganlık; sevgi, aidiyet, mutluluk ve cesaretin kaynağıdır.” der. İşte ben bugün bir kez daha anlıyorum bu cümlelerin taşıdığı derin anlamı, burada 100. paylaşımımı yaparken. Korku hep içimde bir yerlerde olsa dahi kendimi ortaya koyma cesareti gösterip, düşe kalka yazmayı, paylaşmayı ve kendimi açmayı, hiç görmediğim güzel kalplerle bağ kurmayı ve aidiyetin farklı bir formunu öğrendiğim bu platformda.

Hepinize yanımda olduğunuz için sonsuz teşekkürler, kucak dolusu sevgiler 💜

 

Bu gönderiyi Instagram’da gör

 

Ece Aybike Ala (@eceaybikeala)’in paylaştığı bir gönderi (14 Eyl, 2019, 5:26öö PDT)

ETİKETLER:kişisel

BUNLAR DA İLGİNİ ÇEKEBİLİR...

OYALANMA-SAVAR

4 Eylül 2019

Bİ’ DENEYELİM BAKALIM NE OLACAK? : RIDDIKULUS

18 Ağustos 2019

SİSTEM KURMAK

31 Aralık 2018

AYLA VE YOGA: BİR DOĞRULAMA YANILGISI HİKAYESİ

25 Mayıs 2019
1 Comment
  • Begum

    Ah Ece.. Gozlerim dolu dolu okudum. Tam da aklimdan gecen sorularin, hissettigim korkunun, ‘what if’ lerin agirligiyla bogusurken.. Ben de senin gibi sesimi duyurabilecegim bir platform yaratmayi o kadar cok istiyorum ki, yazinda belirttigin endiselerin hepsini hissediyorum su an.. Tesekkur ederim boylesine hassas bir konuyu savunmasiz olabilip bizimle paylastigin icin.. 💙

    CEVAPLA

YORUMLARINIZI DUYMAYI ÇOK İSTERİM! Cevabı iptal et

ÖNCEKİ YAZI
UÇAK ANALOJİSİ: MİNİK DEĞİŞİMLERİN GÜCÜ
SONRAKİ YAZI
EGO TÜKENMESİ: KURABİYE-TURP DENEYİ

INSTAGRAM

…

Copyright © 2023Site Powered by Pix & Hue.