
Bu yazının ve çizimin ilhamı, geçen gün Kim’le yaşadığımız ufak bir anlaşmazlıktan doğdu.
Bu gönderiyi Instagram’da gör
Olay şu, bir önceki gün akşam yemeğini ben yapmışım ve bulaşıklar hala lavaboda duruyor. Ama o günün akşam yemeğini de yapmamız gerekiyor, acıktık. Ben diyorum ki, “Dün akşam yemekleri ben yaptım, şimdi bu birikmiş bulaşığı da senin yıkaman lazım.”, o diyor ki, “Ama ben de dün akşam sen çalışırken çamaşırları makineye attım, sonra da astım. Ben de hiçbir şey yapmamış değilim.”. Ben ekliyorum, “Ama ben de evi süpürdüm.”, bu sefer o karşı çıkıyor “Ben de yerleri paspasladım. Ayrıca iki kez market alışverişi yaptım.”. Ve olay iki dakika içinde “Kim daha çok ev işi yaptı bu hafta? Sonuç olarak kimin yıkaması lazım bu bulaşıkları?” sorunsalına evriliyor. Fakat bir problemimiz var: İkimiz de kendimizin daha çok iş yaptığını düşünüyoruz 😬 Tam kızmak üzereyim, birden bir ampul yanıyor zihnimde ve gülmeye başlıyorum. Sonra şaşkın gözlerle yüzüme bakan Kim’e açıklıyorum.
Şu an bu anlaşmazlığın sebebi biz değiliz, zihnimizin çalışma sistemindeki ufak bir “hata”, yanlış sonuçlara varmamıza sebep olabilen bir bilişsel kestirme. Tüm insanlarda var bu. Adına da Bulunabilirlik Yanılgısı (Availability Heuristic) diyoruz literatürde.
Mesela şimdi sorsam sana, “K harfinin bir sözcükte ilk harf olarak mı, yoksa üçüncü harf olarak mı görülme sıklığı daha fazladır?”, anında bu iki kategoriden örnekler bulmaya çalışacak zihnin. Sonra da yalnızca “bulup çıkarabildiği örnekler üzerinden” bir kıyaslama yapacak. Daha önce pek çok kez Scrabble oynadık, biliyorsun, uydurmamız gereken kelimenin ilk harfi K olduğunda o kelimeyi bulmak, üçüncü harfi K olduğunda bulmaktan daha kolay her zaman. Haliyle şimdi sen de sorduğum soruya zihninin kıvrımlarında çok daha kolay bulup ulaşabildiğin örnekleri dikkate alarak “1. harfi K olan kelimelerin sayısı, 3. harfi K olan kelimelerin sayısından fazla olmalı.” cevabını vereceksin çok büyük ihtimalle (Tversky & Kahneman, 1973).
Çünkü zihin, daha kolay bulabildiği şeylerin daha sık gerçekleştiğine inanıyor.
Oysa gerçekte 3. harfi K olan kelimelerin sayısı daha fazla.
Aynı şekilde mesela araba kazaları, uçak kazalarına kıyasla hem çok daha sık yaşanıyor hem de bu kazalarda ölüm riski daha yüksek. Fakat medyanın sunduğu dramatik, çarpıcı haberler zihnimize daha kolay yapıştığı ve haliyle zihnimizin bu kategorideki örnekleri bulup çıkarması çok daha kolay olduğu için uçağa binmekten korkan pek çok insan arabaya binme konusunda hiç tereddüt etmiyor (Lichtenstein, 1978). Çünkü yine bulunabilirlik yanılgısından doğan bir hesaplama hatası mevcut.
Bir de tabii, bu alanda yapılan çalışmalar gösteriyor ki kişisel deneyimlerimize dair hatıralarımız, başkaları deneyimlerken bizim gözlemci konumunda olduğumuz olaylara dair hatıralarımızdan daha kolay “bulunabiliyor” zihinde. Daha kolay bulunabiliyor olması da zihnin sıklık algısını yine önemli ölçüde etkiliyor. Şimdi bu ne demek? 1979’da gerçekleştirilmiş çok ünlü bir araştırmada (Ross & Sicoly, 1979), evli çiftlere “Evin derli toplu tutulmasına bireysel katkınız, sizce yüzde kaçtır?” diye soruluyor. Aynı zamanda çöpü çıkarmak, bulaşıkları yıkamak, çamaşırları asmak, bütçe planlaması yapmak gibi 20 farklı alt başlık için de bireysel katkılarının ortalama yüzde kaç olduğunu belirtmeleri isteniyor. Sonuçlar gösteriyor ki, her alt başlık için her iki eşin kendilerine biçtiği yüzdeler toplandığında ortaya çıkan sonuç %100’ün oldukça üstünde 🌝
Ki sizin de örneğin, daha önce ev işlerini paylaştığınız bir ev arkadaşınız olduysa veya bir grup projesinde görev aldıysanız, kendi katkınızı olduğundan daha büyük görme ve haliyle grubun diğer üyelerine gıcık olmuş olma olasılığınız yüksek 😬
Bize gelince, bu açıklamalarla yumuşayan ufak çaplı gerginliği, Kim bulaşıkları yıkarken benim buzdolabını temizlememle tatlıya bağladık.
İşbu post hem özellikle bu karantina döneminde benzer bir durumla karşı karşıya kalırsanız size de kendinizi sakinleştirip ortamı yumuşatma aracı sağlamak hem de bilişsel psikoloji bilgilerinin günlük hayattaki pratik karşılıklarına dikkat çekmek için hazırlanmıştır 🙂
Sizin de bulunabilirlik yanılgısına dair paylaşmak istediğiniz anılarınız varsa yorumlarda duymak isterim.
Kaynaklar:
Lichtenstein, S., Slovic, P., Fischhoff, B., Layman, M., & Combs, B. (1978). Judged frequency of lethal events. Journal Of Experimental Psychology: Human Learning And Memory, 4(6), 551-578. doi: 10.1037/0278-7393.4.6.551
Ross, M., & Sicoly, F. (1979). Egocentric biases in availability and attribution. Journal Of Personality And Social Psychology, 37(3), 322-336. doi: 10.1037/0022-3514.37.3.322
Tversky, A., & Kahneman, D. (1973). Availability: A heuristic for judging frequency and probability. Cognitive Psychology, 5(2), 207-232. doi: 10.1016/0010-0285(73)90033-9