• TANIŞALIM
  • BLOG
    • SİNİRBİLİM
    • PSİKOLOJİ
      • ALIŞKANLIKLAR
      • POZİTİF PSİKOLOJİ
      • BİLİŞSEL YANLILIKLAR
      • ÖĞRENME
      • VERİMLİLİK
      • İLİŞKİLER
    • KÜLTÜR
    • HİKAYELER
  • YOUTUBE
  • Ece A. Ala

  • MAĞAZA
  • SSS
  • İLETİŞİM
0

Ece A. Ala

Hikayeler, Psikoloji, İlişkiler
/
17 Ağustos 2021

“BİZİM BU HAFTA SONU KEDİMİZLE BİR KAMP YAPMAYA İHTİYACIMIZ VAR”

Bu post, “Bir bilimsel makale tarafından nasıl influence edildim?”in hikayesidir 🤓

Ek olarak yüksek doz yağmur sonrası çam kokusu, ev yapımı patates salatası yanında hüpletilen lezzetli vegan chorizolar, köpeklerini göl kenarında yürüyüşe çıkarmış kampçılara kedilerini göl kenarında yürüyüşe çıkarmış Ece & Kim şoku, Magrathea gezegenine doğru yol almakta olan galaktik otostopçular Arthur Dent ve Ford Prefect’in muhtemelen yaşamın kendisinden daha absürt olmayan maceralarını sesli okuyup kıkırdamaca, kahve kupası kılığına girmiş şarap kadehleri, çimlerde yuvarlanarak sarılmaca, Moonrise Kingdom lokasyonlu çadırda Bottle Rocket izleyip 1 metre öteden gelen dalga seslerini dinleyerek uyuyakalmaca, gece boyu bir çift yumuşak pati tarafından sırta yapılan masaj ve sabah şiş ama mutlu gözlerle üç saniyede hazırlanan Norveç kahvaltısı içerir.

SIRADAN BİR PERŞEMBE AKŞAMI

Kanepeye kıvrılıp elimde tabletim ve çayımla motivasyon literatürü okumaları yaptığım sıradan bir perşembe akşamıydı. O sırada mutfak tezgahında sere serpe uzanmış, kısık gözlerle tüylerini yalamakla meşgul olan Askild’e kaydı bakışlarım. Göz göze geldik, durdu ve dilini dışarıda unuttu, hazırlıksız yakalandığı anlarda hep yaptığı gibi.

Üç gündür evde “maaağğğuuuuv” naraları atarak odadan odaya koşturup duruyor, ne kadar oyun oynarsak oynayalım her bulduğu fırsatta ellerimizi, ayaklarımızı ısırıyor, geceleri bağıra çağıra kapıları tırmalamak suretiyle uyutmuyor ve okşamalarımıza üç saniyeden fazla katlanamayarak çekip gidiyor, gittiği odadan da yüksek sesle kızmaya devam etmeyi ihmal etmiyordu.

Ufak bir iç çekip okumaya devam etmek üzere başımı tabletime çevirirken o da homurdanarak tüylerini yalamaya kaldığı yerden devam etti.

“Can Nature Make Us More Caring? Effects of Immersion in Nature on Intrinsic Aspirations and Generosity” isimli, 2009 yılında yayınlanmış bir makaleydi okuduğum. Doğada vakit geçirmenin mutluluğumuza ve iyi oluşumuza (well-being) pozitif etkilerini hepimiz ezberledik artık, diyordu. Fakat bu kez, meseleyi biraz daha farklı bir noktadan incelemeyi amaçlamıştı araştırmacılar.

İNSANIN 3 TEMEL PSİKOLOJİK İHTİYACI

Daha önceki postlarımda da bahsettiğim gibi motivasyon literatüründe önemli bir yeri olan Self-Determination Theory, insanın evrensel olarak 3 temel psikolojik ihtiyacı olduğunu savunuyordu: Özerklik (autonomy), Yeterlik (competence) ve İlişki kurma/ilişkili olma (relatedness).

Bu çalışmada da;

  1.  insanın özerklik ve ilişkili olma ihtiyaçlarını karşılamada doğanın nasıl bir yeri olduğunu,
  2. bu ihtiyaçların karşılanmasının, hem kişilerin başkalarıyla olan ilişkileri hem de hayattaki hedefleri ve arzuları üzerinde nasıl bir rol oynadığını merak ediyordu araştırmacılar.

DOĞANIN ROLÜ

Bu sorulara cevap bulabilmek için toplam 370 katılımcıyla 4 farklı çalışma gerçekleştirmiş, sonuçları da bu makalede derlemişlerdi. Benim için en çarpıcı üç sonuç ise özetle şunlardı:

🌲 İnsanlar doğadayken, özerklik ihtiyaçlarını daha iyi doyurabildiklerini ve bireysel değerleriyle daha güçlü temasta olduklarını hissediyorlardı. Bu da, hayatlarında, mutluluk ve iyi oluşlarına katkı sağlamayan “Dışsal Hedefler” (para, imaj, ün, dış görünüş, güç gibi) yerine mutluluk ve iyi oluşun anahtarı “İçsel Hedefler“e (mesleki becerilerini geliştirme, derinlikli ilişkiler kurma, topluma ve dünyaya katkı sağlama gibi) yönelebilmelerini sağlıyordu.

🌲 İnsanlar doğadayken (hatta doğada olma şansları yoksa bile bitkilerin ve/veya ışık alan en az bir pencerenin yer aldığı bir odadayken) diğer insanlarla kurdukları bağın daha güçlü ve derin olduğunu hissediyorlardı. Bu da, akabinde daha anlayışlı, paylaşımcı ve yardımsever bireyler olmalarına olanak tanıyordu.

🌲 İnsanların doğada geçirdikleri zaman arttıkça, doğanın kendisiyle kurdukları ilişki hissi ve aidiyet duygusu da güçleniyordu.

“BİZİM BU HAFTA SONU DOĞADA OLMAYA İHTİYACIMIZ VAR”

Araştırmaları ve sonuçları okudukça kuvvetli bir “Bizim bu hafta sonu doğada olmaya ihtiyacımız var.” düşüncesi dürtmeye başladı beni. “Arabada çadır malzemeleri duruyor, çıkıp bi’ kamp yapsak ya, uzun zaman oldu.” diye düşünüp kanepeden sarkan bacağımı istemsizce sallarken bir çift koca göz bebeği tarafından ısırılan ayak parmağımla yerimden sıçradım.

Ya! Bi’ dakika…

Acaba… Askild’i de götüremez miydik yanımızda?!

Evet okuduğum bu çalışma insanlar üzerinde yapılmıştı ama içimden bir ses, en az bizim kadar Askild’in de belki de son günlerde yeterince doyuramadığı için huysuzlaştığı özerklik ve ilişkili olma ihtiyaçlarını doyurabileceğini söylüyordu bu gezinin.

Koşturarak içeri gidip planlarımı anlattığım Kim’den “Yeah, I’m totally up for it 🙂” cevabını da alınca geriye sadece kamp alanını seçmek ve kediyle çadır kampı yapmak için gerekenleri araştırmak kaldı.

Sonrası da, bize kalan onlarca güzel anı, burada hepsini paylaşmamın mümkün olmadığı onlarca fotoğraf, video ve kahkaha oldu. “Keşke daha önce getirseymişiz Askild’i yanımızda kamplara.” oldu. Gece sırtımızda mırlayarak uyuyan, sevgi dolu bir Askild oldu.

Bu öylesine keyifli bir deneyim oldu ki hepimiz için, eve döndükten sonra da artık ayda birkaç kez değil, hemen her akşam Askild’i ormana götürmeye söz verdik. Bazen tasması ve kayışıyla, bazen de ormanda alışık olduğu o full özgürlüğü vererek (özerklik, önemli ihtiyaç malum).

askild’in üç günde tasma ve kayışla yürüyüşe çıkabilme becerilerini ne denli geliştirdiğini hayret içinde izledik, izleme devam ediyoruz. Aynı zamanda “maaağğğuuvv” naraları yok denecek kadar azaldı, kapıları tırmalamalar kesildi, üstelik daha önce hiç yapmadığı kadar okşamalarımıza izin vermeye ve uzuuun uzun, deriiiin derin mırlamaya başladı.

Doğanın, üçümüz arasındaki birleştirici köprüyü şefkatle ördüğünü hissediyorum. Sanırım, yaşadıklarımızın en güzel özeti bu. Belki “Amma duygusalsın Ece.” diyebilirsiniz ama bu yazıyı, yanaklarımdan süzülen mutluluk gözyaşları eşliğinde yazdım. Bilemiyorum, benim için çok özel bir deneyimdi bu.

Doğanın, iyileştirici ve içe/anlamlı olana yöneltici gücü olduğunu hep biliyordum fakat ilişkileri bir tutkal gibi sağlamlaştırıcı yönünü henüz yeni keşfediyorum.

 

 

View this post on Instagram

 

A post shared by Ece Aybike Ala-Pettersen (@eceaybikeala)

 

Peki siz, doğayla/doğada benzer bir deneyim yaşadınız mı? Çok merak ediyorum. Yorumlarda paylaşmak siterseniz, her zamanki gibi keyifle ve merakla okuyacağım ♥️

Kaynak:

Weinstein, N., Przybylski, A. K., & Ryan, R. M. (2009). Can nature make us more caring? Effects of immersion in nature on intrinsic aspirations and generosity. Personality & social psychology bulletin, 35(10), 1315–1329. https://doi.org/10.1177/0146167209341649

BUNLAR DA İLGİNİ ÇEKEBİLİR...

AYRILIKLA BAŞA ÇIKMA GÜNLÜĞÜ

8 Şubat 2019

BİR TEDx KONUŞMASI: “HOW YOUR BRAIN FALLS IN LOVE – DAWN MASLAR”

31 Ocak 2019

NASIL PLAN YAPMALI?

15 Nisan 2019

“TAKMA CANIM KAFANA BU KADAR, BOŞVER!”

28 Şubat 2019
1 Comment
  • seyfidrmaz

    Bu yazının yenileri gelse, 2023 pozitif enerjileri dağıtılsın! 🙂 Resmen sırıtarak okudum, yeniden ve yeniden.

    CEVAPLA

YORUMLARINIZI DUYMAYI ÇOK İSTERİM! Cevabı iptal et

ÖNCEKİ YAZI
HATA YAPTIĞINI KABUL ETMEK BU KADAR ZOR MU? : BİLİŞSEL ÇELİŞKİ TEORİSİ VE DOĞAYA BİR MEKTUP
SONRAKİ YAZI
UTANÇ DUYGUSUYLA BAŞA ÇIKMAK İÇİN NE YAPMALI?

INSTAGRAM

…

Copyright © 2023Site Powered by Pix & Hue.