• TANIŞALIM
  • BLOG
    • SİNİRBİLİM
    • PSİKOLOJİ
      • ALIŞKANLIKLAR
      • POZİTİF PSİKOLOJİ
      • BİLİŞSEL YANLILIKLAR
      • ÖĞRENME
      • VERİMLİLİK
      • İLİŞKİLER
    • KÜLTÜR
    • HİKAYELER
  • YOUTUBE
  • Ece A. Ala

  • MAĞAZA
  • SSS
  • İLETİŞİM
0

Ece A. Ala

Hikayeler, Psikoloji
/
8 Eylül 2021

UTANÇ DUYGUSUYLA BAŞA ÇIKMAK İÇİN NE YAPMALI?

Dün gece Brene Brown’un “The Gifts of Imperfection” (Mükemmel Olmamanın Hediyeleri) isimli kitabını okumaya başladım.

(Mükemmel Olmamanın Hediyeleri)

Bilmeyenler için, Brene Brown kariyerini cesaret, kırılganlık, utanç gibi duyguları çalışmaya adamış bir akademisyen – ki Netflix’teki “The Call to Courage” (Cesaret Çağrısı) isimli çok sevilen konuşmasından da hatırlayanlar olacaktır mutlaka.

Kitabın nemli gözlerle bitirdiğim önsözü ve ilk bölümünün ardından Brown’un ikinci bölümde paylaştığı hikaye ve yorumları beni o denli etkiledi ki önce Kim’i yanıma oturtup ona okudum, aldığım “Çok, çok güzel. Keşke bu bilgilere herkesin erişimi olsa, okul panolarına, otobüs duraklarına asılsa.” cevabının ardından da okuduklarımı çevirip özetleyerek sizinle paylaşmaya karar verdim.

Dilerim okuyacaklarınız sizin zihninizi de en az bizimki kadar (şefkatle) açar ♥️

BROWN’UN UTANÇ HİKAYESİ

Brown, günlerden bir gün bir devlet okulu tarafından ebeveynlere bir konuşma yapması için davet ediliyor. Fakat konuşma esnasında, seyircilerin arasından kollarını kavuşturup dişlerini gıcırdatarak ve durmadan “üff! püff!” sesleri çıkararak onu dinlemek istemediğini açıkça belli eden bir ebeveynin (hiç huyu olmadığı halde) onayını ve takdirini kazanabilmek adına çabalamaya başlayınca, normal şartlarda asla yapmak istemeyeceği türden bir konuşma yaparken buluyor kendisini.

Daha yüksek sesle konuşmaya, korkutucu istatistikler paylaşmaya başlıyor ve kurduğu her cümleyle daha çok uzaklaştığını hissediyor kendi otantik üslubundan.

Konuşma sonrasında salonu hızla terk ederken, tahmin edersiniz ki bahsi geçen ebeveynin ne onayını ne de takdirini kazanabilmiş durumda. Üstüne üstlük, senelerini utanç duygusunu çalışmakla geçirmiş bir bilim insanı olarak, bedeninin göndermekte olduğu o “utanç fırtınası” sinyallerinin de ne yazık ki oldukça farkında.

Kuru bir ağız, sıcak bir yüz, çılgınca çarpan bir kalp.
Yavaşlayan zaman algısı.
Zihinde istemsizce, ağır çekimde tekrar tekrar oynatılan o malum anlar.

“Utanç fırtınası”

“Utanç rüzgarları sizi kamçılamaya başladığında, kendinizle ilgili en ufak bir iyi özelliği hatırlayabilmek veya olumlu bir perspektife tutunabilmek neredeyse imkansızlaşır.”, diyor Brown bu hikayeyi anlatırken.

Nitekim arabasına doğru koşar adımlarla ilerlerken, o can acıtıcı “Tanrım, ne kadar aptalım! Neden böyle bir şey yaptım ki?!” iç sesi de bangır bangır yayında.

Ama ne demiştik, senelerini utanç duygusunu çalışmakla geçirmiş bir bilim insanı Brown. Yani, utançla baş edebilmenin en iyi ve en kötü yollarını da en az utancın kendisi kadar iyi tanıyor, biliyor.

“Utanç, gizlenmeye bayılır. Utanç duygusunu tetikleyen deneyimin ardından yapabileceğimiz en tehlikeli şey bu deneyimi gizlemeye, gömmeye çalışmaktır. Çünkü bunu yaptığımızda, yalnızca utancın metastaz yaparak çoğalmasını sağlarız.”, diyor Brown okuduğum anda zihnimde birtakım kapıların açıldığını hissettiğim o sayfalarda.

PEKİ UTANÇLA BAŞA ÇIKMAK İÇİN NE YAPABİLİRİZ?

Çözümü ise şöyle açıklıyor:

“Sezgilerinize aykırı geleceğini biliyorum, fakat utançla başa çıkmak için yapabileceğimiz en iyi şey cesaret gösterip iletişime geçmek. Çünkü utanç, kelimelere dökülmekten nefret eder. Çünkü utanç, paylaşılırsa hayatta kalmayı başaramayacağını bilir. Tam da bu nedenle, böyle anlarda hikayemizi sahiplenmeye ve onu duyma hakkını kazanmış, bize şefkatle yanıt vereceğine güvendiğimiz birisiyle paylaşmaya gereksinim duyarız. Acilen.”

⚠️ AMA! Dikkat etmemiz gereken çok önemli bir noktanın tekrar altını çiziyor Brown: “Hikayemizi paylaşacağımız kişi herhangi bir yakın arkadaşımız veya aile bireyimiz olamaz. O kadar basit değil ne yazık ki. Bu kişinin, paylaşacağımız karanlık utanç hikayemize her ne olursa olsun şefkatle yaklaşacağına güvendiğimiz birisi olması gerekiyor. Çünkü eğer hikayemizi yanlış kişiyle paylaşırsak, halihazırda tehlikeli olan o fırtınaya, savrularak uçacak yeni bir enkaz parçası daha eklemiş oluruz.”

“5 KATEGORİ”

Peki ya utanç hikayemizi paylaşacağımız kişinin doğru kriterleri karşıladığına nasıl emin olabiliriz? Brown’un araştırmaları, işe aşağıdaki 5 kategoriden birinde veya birkaçında yer alan kişileri elemekle başlayabileceğimizi gösteriyor:

👋 Hikayeyi duyup gerçekten de senin adına utanç duyan arkadaş. “Hii!” der ve bunun dehşete düşülesi bir hikaye olduğunu onaylar. Sonrasında garip bir sessizlik yaşanır ve SEN onu daha iyi hissettirmek için çabalarken bulursun kendini.

👋 Kırılganlık karşısında çok rahatsız hisseden ve azarlamaya meyilli arkadaş. “Böyle bir şeyin olmasına nasıl izin verdin? Ne düşünüyordun ki?” favori cümlesi olabilir.

👋 Senin de ara sıra berbat seçimler yapabilecek sıradan bir fani olduğun gerçeğini kabul etmeyi reddeden, “good vibes only” mottolu, olumlama perisi arkadaş. “Abartma canım. O kadar da kötü değil bu anlattıkların. Sen harikasın bir kere, herkes seni çok seviyor.” ve türevleriyle karşılık verir.

👋 Bağ kurmayı, kıyas yapmakla karıştıran arkadaş. “Ohoo, bu hiçbir şey. Sen benim başıma ne gelmişti onu dinle asıl.”

👋 Senin mükemmel olmadığını duymanın onu hayal kırıklığına uğratacağını bildiğin arkadaş. Oysaki o hep sana güvenmişti, senin yıkılmaz bir dağ olman gerekiyordu (!)

“Tabii”, diyor Brown, “Bu, bizim de bu kategorilerden birine dahil edilebilecek arkadaşlar olabileceğimiz gerçeğini değiştirmiyor – özellikle de duyduğumuz utanç hikayesi, bizim içimizdeki utanç fırtınasını da tetiklemişse. Günün sonunda hepimiz insanız, mükemmel olmaktan çok uzağız ve kırılganız.”

Brown eklememiş ama, bu açıklamalar, neden utanç veren anılarımı paylaşmak için kendimi en güvende hissettiğim yerlerden birinin terapi odası olduğunu anımsattı bana.

TELEFON KONUŞMASI

Hikayeye geri dönecek olursak, Brown şefkatli yaklaşımına güvendiği küçük kız kardeşi Ashley’yi arıyor, kendisini sürücü koltuğuna bırakır bırakmaz. Sözlerini ise “Ashley, beni düzeltmeye veya bana kendimi daha iyi hissettirmeye çalışmadı, azarlamadı veya başka bir suçlu aramadı. Sadece beni katıksız bir şefkatle dinledi ve dürüst, empatik cümleler eşliğinde kendi hayatından benzer bir deneyimini paylaştı. Aynı anda hem tamamıyla açık hem de bütünüyle seviliyor ve kabul ediliyor olduğumu hissettim, ki benim için şefkatin tanımı budur.” diyerek tamamlıyor.

Siz ne düşünüyorsunuz okuduklarınız hakkında? Yukarıda bahsi geçen tepkileri daha önce bir arkadaşınızdan almış veya benzer bir tepkiyi siz vermiş miydiniz? Peki utancı saklamak yerine kelimelere dökmeyi başarıp şefkatli bir yaklaşımla cevap aldığınızda hafiflediğinizi, hissettiğiniz utancın da yavaşça buharlaşıp uçtuğunu fark etmiş miydiniz daha önce? Soruların cevaplarını belki burada paylaşmak istemezseniz yalnızca üzerine düşünmeniz de kafi ♥️

 

 

View this post on Instagram

 

A post shared by Ece Aybike Ala-Pettersen (@eceaybikeala)

BUNLAR DA İLGİNİ ÇEKEBİLİR...

“MERKÜR RETROSU” VE KONTROL ODAĞI

22 Ekim 2020

NEWTON’IN 1. YASASI: EYLEMSİZLİK

19 Kasım 2019

UÇAK ANALOJİSİ: MİNİK DEĞİŞİMLERİN GÜCÜ

13 Eylül 2019

ŞÜKRANLARA RENK VERMEK

16 Şubat 2019

YORUMLARINIZI DUYMAYI ÇOK İSTERİM!Cevabı iptal et

ÖNCEKİ YAZI
“BİZİM BU HAFTA SONU KEDİMİZLE BİR KAMP YAPMAYA İHTİYACIMIZ VAR”
SONRAKİ YAZI
2021 : ANKA KUŞU

INSTAGRAM

🇸🇪 Bu hafta sonu, 6 yıldır direniyor olsam da en sonunda tüm Norveçlilerin yaptığını yapmaya, yani alkolden ve market alışverişinden birkaç kron tasarruf etmek için 4 saat araba yolculuğu yapıp benzine, arabalı feribota ve İsveç burgerlerine çok daha fazla para harcamaya İsveç’e gittim 🫠 İsveç’e gittim dediysem, sınırı geçtim yani. Zira “harrytur”ün olayı İsveç’e gezmeye değil günübirlik alışveriş yapmaya gitmek, alışveriş biter bitmez de arabaya atlayıp Norveç’teki evlerimize geri dönmek dfhjkfh.

🛍️ Bu öyle bir çılgınlık ki, sadece geçen yıl 16 milyar Norveç kronu harcamış Norveç’ten İsveç’e market alışverişi yapmaya giden Norveç vatandaşları. Norveçlilere sorarsanız, her ne kadar gitmeye doyamadıkları bu “harrytur”lerin amacının “indirimli alışveriş”ten ziyade “deneyim” yani aileyle/arkadaşlarla bir arabaya doluşup hep birlikte komik ve eğlenceli bir gün geçirmek olduğunu ve bütün bu çabaya %100 değdiğini savunsalar da işin içine bir miktar psikolojide “effort justification” (çabayı haklılaştırma?) dediğimiz şey de karışıyor olabilir mi, bilemiyorum Altan 🥲

🧗🏽‍♀️ Effort justification, insanların zor veya zahmetli bir şey yaptıklarında, o şeye daha yüksek bir değer atfediyor olma eğilimi en kısa tanımıyla. Bunun temeli de, burada da daha önce konuştuğumuz Bilişsel çelişki teorisi’ne, yani zihnin inanç, tutum ve davranış üçgeninde her an tutarlı olmaya ve tutarlı kalmaya duyduğu arzuya dayanıyor. Kısacası, uğruna çok zaman ve çaba harcadığım bir görevin değersiz olduğuna inanırsam inancım ve davranışım örtüşmediği için zihin “bilişsel çelişkiye” düşer, yani psikolojik stres yaşar. Bu stresten kaçınmak için yapabileceğim farklı şeyler var tabii ve uğruna daha fazla çaba harcadığım şeyleri “bu değerli/güzel/keyifli bir şey” gibi değerlendiriyor olmak bunlardan biri diyor effort justification kavramı özetle 🥲

👇🏼devamı yorumda👇🏼
eceaybikeala
eceaybikeala
•
Follow
🇸🇪 Bu hafta sonu, 6 yıldır direniyor olsam da en sonunda tüm Norveçlilerin yaptığını yapmaya, yani alkolden ve market alışverişinden birkaç kron tasarruf etmek için 4 saat araba yolculuğu yapıp benzine, arabalı feribota ve İsveç burgerlerine çok daha fazla para harcamaya İsveç’e gittim 🫠 İsveç’e gittim dediysem, sınırı geçtim yani. Zira “harrytur”ün olayı İsveç’e gezmeye değil günübirlik alışveriş yapmaya gitmek, alışveriş biter bitmez de arabaya atlayıp Norveç’teki evlerimize geri dönmek dfhjkfh. 🛍️ Bu öyle bir çılgınlık ki, sadece geçen yıl 16 milyar Norveç kronu harcamış Norveç’ten İsveç’e market alışverişi yapmaya giden Norveç vatandaşları. Norveçlilere sorarsanız, her ne kadar gitmeye doyamadıkları bu “harrytur”lerin amacının “indirimli alışveriş”ten ziyade “deneyim” yani aileyle/arkadaşlarla bir arabaya doluşup hep birlikte komik ve eğlenceli bir gün geçirmek olduğunu ve bütün bu çabaya %100 değdiğini savunsalar da işin içine bir miktar psikolojide “effort justification” (çabayı haklılaştırma?) dediğimiz şey de karışıyor olabilir mi, bilemiyorum Altan 🥲

🧗🏽‍♀️ Effort justification, insanların zor veya zahmetli bir şey yaptıklarında, o şeye daha yüksek bir değer atfediyor olma eğilimi en kısa tanımıyla. Bunun temeli de, burada da daha önce konuştuğumuz Bilişsel çelişki teorisi’ne, yani zihnin inanç, tutum ve davranış üçgeninde her an tutarlı olmaya ve tutarlı kalmaya duyduğu arzuya dayanıyor. Kısacası, uğruna çok zaman ve çaba harcadığım bir görevin değersiz olduğuna inanırsam inancım ve davranışım örtüşmediği için zihin “bilişsel çelişkiye” düşer, yani psikolojik stres yaşar. Bu stresten kaçınmak için yapabileceğim farklı şeyler var tabii ve uğruna daha fazla çaba harcadığım şeyleri “bu değerli/güzel/keyifli bir şey” gibi değerlendiriyor olmak bunlardan biri diyor effort justification kavramı özetle 🥲 👇🏼devamı yorumda👇🏼
18 saat ago
View on Instagram |
1/6
[TR] Ve başlıyoruz 🥲 Bugün, günlük hayatın olanca yoğun temposunda, içsel huzur ve zihinsel berraklık kazanabilmek adına her gün meditasyon yapmayı deneme yolculuğumun 1. günü 🧘🏽‍♀️

Aynı zamanda, sahip olduğumuz her şeyi 20 adet karton kutu içine sığdırarak, Kim’le birlikte 1 ay önce ilk görüşte bahçesine aşık olduğumuz ve aynı gün içinde satın almaya (tabii tamamını değil, 1/3ünü hehe😄) karar verdiğimiz bu tatlı eve taşındığımız gün. Kutuları, ara sıra çiseleyen yağmurun altında içeri taşırken, son zamanlarda zihnimin de tıpkı bu kutulara benzediğini düşündüm bugün; geçmişe ait anılar, geleceğe dair endişeler, umutlar, hayal kırıklıkları, belirsizliklerle ağzına kadar dolu her biri. Tek ortak noktalarıysa hepsinin de sadece “düşüncelerden” oluşuyor olması. Bu yaz, yavaşlamayı ve içlerinde sürüklenmeden gözlemlemeyi öğrenerek farklı bir ilişki kurmak istediğim “düşüncelerimden”…

Bu yolculukta, meditasyonun hem bilimini hem de çeşitli uygulama yöntemlerini keşfetme yolculuğumu her gün burada belgeleyeceğim. Her yeni gün ne getirirse oradan yola çıkar muhabbet ederiz diye düşünüyorum 😊

Ee ne diyorsunuz, siz de benimle denemeye var mısınız? 🌝

P.S.: Buralarda bir şeyler paylaşmayı ne çok özlemişim 😩🫂
eceaybikeala
eceaybikeala
•
Follow
[TR] Ve başlıyoruz 🥲 Bugün, günlük hayatın olanca yoğun temposunda, içsel huzur ve zihinsel berraklık kazanabilmek adına her gün meditasyon yapmayı deneme yolculuğumun 1. günü 🧘🏽‍♀️ Aynı zamanda, sahip olduğumuz her şeyi 20 adet karton kutu içine sığdırarak, Kim’le birlikte 1 ay önce ilk görüşte bahçesine aşık olduğumuz ve aynı gün içinde satın almaya (tabii tamamını değil, 1/3ünü hehe😄) karar verdiğimiz bu tatlı eve taşındığımız gün. Kutuları, ara sıra çiseleyen yağmurun altında içeri taşırken, son zamanlarda zihnimin de tıpkı bu kutulara benzediğini düşündüm bugün; geçmişe ait anılar, geleceğe dair endişeler, umutlar, hayal kırıklıkları, belirsizliklerle ağzına kadar dolu her biri. Tek ortak noktalarıysa hepsinin de sadece “düşüncelerden” oluşuyor olması. Bu yaz, yavaşlamayı ve içlerinde sürüklenmeden gözlemlemeyi öğrenerek farklı bir ilişki kurmak istediğim “düşüncelerimden”… Bu yolculukta, meditasyonun hem bilimini hem de çeşitli uygulama yöntemlerini keşfetme yolculuğumu her gün burada belgeleyeceğim. Her yeni gün ne getirirse oradan yola çıkar muhabbet ederiz diye düşünüyorum 😊 Ee ne diyorsunuz, siz de benimle denemeye var mısınız? 🌝 P.S.: Buralarda bir şeyler paylaşmayı ne çok özlemişim 😩🫂
3 ay ago
View on Instagram |
2/6
🗳️ Gündem malum, cumhurbaşkanlığı seçimine 24 saatten az bir zaman kaldı. Yarın ilk kez müşahit olacak arkadaşlarımız için müşahitlik eğitimlerinden ve 135 nolu genelgeden öğrendikleri bilgileri en iyi şekilde muhafaza edip hatırlamalarına yardımcı olacak yöntemlerden biri olduğunu düşündüğüm “Bilinçli Müşahit Testi” ve arka planındaki bilimden bahsetmek istiyorum bugün (ee ne demişler, herkes kendi bildiği alandan katkı sağlasın değil mi 🥲).

-

👩🏽‍💻 Sene 2015, bense tazecik bir psikoloji 3. sınıf öğrencisiyim. Çok severek (yok yok, daha ziyade gözlerimden kalpler fışkırarak) aldığım bilişsel psikoloji dersinde zihnimde şimşekler çaktırarak o günden sonraki eğitim hayatımı yeniden şekillendirecek bir şey öğreniyorum uzun süreli bellek konusunu işlediğimiz hafta:

✨ “Yeni bir konuyu en etkili şekilde öğrenmenin yolu konuyu tekrar tekrar okumak değil, kendini TEST ETMEKTİR.” ✨

Nasıl yani? Kendimizi test etmek, sadece konuyu öğrendikten sonra bilgilerimizin ne durumda olduğunu ölçmek için yapmamız gereken bir şey değil mi? Ayrıca neden yeni bir materyali tekrar tekrar okumak “o kadar da” etkili bir öğrenme yöntemi değil?

Hemmen açıklayayım 🤓 İki sebebi var bu enteresan olgunun:

1) Öğrenmeye çalıştığımız konuyu tekrar tekrar okumak, okumada akıcılık (fluency) yaratarak “öğrenme yanılsaması”na (fluency illusion diye geçiyor literatürde) sebep olabiliyor. Yani bir başka deyişle, okuduklarımızı daha kolay ve hızlı okuyabildiğimiz için bilgileri de çoktan öğrenmiş ve rahatça hatırlıyor olduğumuz yanılgısına kapılabiliyoruz [1]. Kısaca burada hatırlamamız gereken kural: Aşinalık ≠ Bilmek.

Yani 135 sayılı genelgeyi mutlaka ama mutlaka okuyun, önemli noktaların altını çizin, notlarınızı alın, hala sorularınız varsa bir bilene sorun. Ama bugün hazırlanmak için tek yaptığınız şey genelgeyi baştan sona defalarca okumak olmasın 🙂

-

👇🏼 devamı yorumlarda
🗳️ Gündem malum, cumhurbaşkanlığı seçimine 24 saatten az bir zaman kaldı. Yarın ilk kez müşahit olacak arkadaşlarımız için müşahitlik eğitimlerinden ve 135 nolu genelgeden öğrendikleri bilgileri en iyi şekilde muhafaza edip hatırlamalarına yardımcı olacak yöntemlerden biri olduğunu düşündüğüm “Bilinçli Müşahit Testi” ve arka planındaki bilimden bahsetmek istiyorum bugün (ee ne demişler, herkes kendi bildiği alandan katkı sağlasın değil mi 🥲).

-

👩🏽‍💻 Sene 2015, bense tazecik bir psikoloji 3. sınıf öğrencisiyim. Çok severek (yok yok, daha ziyade gözlerimden kalpler fışkırarak) aldığım bilişsel psikoloji dersinde zihnimde şimşekler çaktırarak o günden sonraki eğitim hayatımı yeniden şekillendirecek bir şey öğreniyorum uzun süreli bellek konusunu işlediğimiz hafta:

✨ “Yeni bir konuyu en etkili şekilde öğrenmenin yolu konuyu tekrar tekrar okumak değil, kendini TEST ETMEKTİR.” ✨

Nasıl yani? Kendimizi test etmek, sadece konuyu öğrendikten sonra bilgilerimizin ne durumda olduğunu ölçmek için yapmamız gereken bir şey değil mi? Ayrıca neden yeni bir materyali tekrar tekrar okumak “o kadar da” etkili bir öğrenme yöntemi değil?

Hemmen açıklayayım 🤓 İki sebebi var bu enteresan olgunun:

1) Öğrenmeye çalıştığımız konuyu tekrar tekrar okumak, okumada akıcılık (fluency) yaratarak “öğrenme yanılsaması”na (fluency illusion diye geçiyor literatürde) sebep olabiliyor. Yani bir başka deyişle, okuduklarımızı daha kolay ve hızlı okuyabildiğimiz için bilgileri de çoktan öğrenmiş ve rahatça hatırlıyor olduğumuz yanılgısına kapılabiliyoruz [1]. Kısaca burada hatırlamamız gereken kural: Aşinalık ≠ Bilmek.

Yani 135 sayılı genelgeyi mutlaka ama mutlaka okuyun, önemli noktaların altını çizin, notlarınızı alın, hala sorularınız varsa bir bilene sorun. Ama bugün hazırlanmak için tek yaptığınız şey genelgeyi baştan sona defalarca okumak olmasın 🙂

-

👇🏼 devamı yorumlarda
🗳️ Gündem malum, cumhurbaşkanlığı seçimine 24 saatten az bir zaman kaldı. Yarın ilk kez müşahit olacak arkadaşlarımız için müşahitlik eğitimlerinden ve 135 nolu genelgeden öğrendikleri bilgileri en iyi şekilde muhafaza edip hatırlamalarına yardımcı olacak yöntemlerden biri olduğunu düşündüğüm “Bilinçli Müşahit Testi” ve arka planındaki bilimden bahsetmek istiyorum bugün (ee ne demişler, herkes kendi bildiği alandan katkı sağlasın değil mi 🥲).

-

👩🏽‍💻 Sene 2015, bense tazecik bir psikoloji 3. sınıf öğrencisiyim. Çok severek (yok yok, daha ziyade gözlerimden kalpler fışkırarak) aldığım bilişsel psikoloji dersinde zihnimde şimşekler çaktırarak o günden sonraki eğitim hayatımı yeniden şekillendirecek bir şey öğreniyorum uzun süreli bellek konusunu işlediğimiz hafta:

✨ “Yeni bir konuyu en etkili şekilde öğrenmenin yolu konuyu tekrar tekrar okumak değil, kendini TEST ETMEKTİR.” ✨

Nasıl yani? Kendimizi test etmek, sadece konuyu öğrendikten sonra bilgilerimizin ne durumda olduğunu ölçmek için yapmamız gereken bir şey değil mi? Ayrıca neden yeni bir materyali tekrar tekrar okumak “o kadar da” etkili bir öğrenme yöntemi değil?

Hemmen açıklayayım 🤓 İki sebebi var bu enteresan olgunun:

1) Öğrenmeye çalıştığımız konuyu tekrar tekrar okumak, okumada akıcılık (fluency) yaratarak “öğrenme yanılsaması”na (fluency illusion diye geçiyor literatürde) sebep olabiliyor. Yani bir başka deyişle, okuduklarımızı daha kolay ve hızlı okuyabildiğimiz için bilgileri de çoktan öğrenmiş ve rahatça hatırlıyor olduğumuz yanılgısına kapılabiliyoruz [1]. Kısaca burada hatırlamamız gereken kural: Aşinalık ≠ Bilmek.

Yani 135 sayılı genelgeyi mutlaka ama mutlaka okuyun, önemli noktaların altını çizin, notlarınızı alın, hala sorularınız varsa bir bilene sorun. Ama bugün hazırlanmak için tek yaptığınız şey genelgeyi baştan sona defalarca okumak olmasın 🙂

-

👇🏼 devamı yorumlarda
🗳️ Gündem malum, cumhurbaşkanlığı seçimine 24 saatten az bir zaman kaldı. Yarın ilk kez müşahit olacak arkadaşlarımız için müşahitlik eğitimlerinden ve 135 nolu genelgeden öğrendikleri bilgileri en iyi şekilde muhafaza edip hatırlamalarına yardımcı olacak yöntemlerden biri olduğunu düşündüğüm “Bilinçli Müşahit Testi” ve arka planındaki bilimden bahsetmek istiyorum bugün (ee ne demişler, herkes kendi bildiği alandan katkı sağlasın değil mi 🥲).

-

👩🏽‍💻 Sene 2015, bense tazecik bir psikoloji 3. sınıf öğrencisiyim. Çok severek (yok yok, daha ziyade gözlerimden kalpler fışkırarak) aldığım bilişsel psikoloji dersinde zihnimde şimşekler çaktırarak o günden sonraki eğitim hayatımı yeniden şekillendirecek bir şey öğreniyorum uzun süreli bellek konusunu işlediğimiz hafta:

✨ “Yeni bir konuyu en etkili şekilde öğrenmenin yolu konuyu tekrar tekrar okumak değil, kendini TEST ETMEKTİR.” ✨

Nasıl yani? Kendimizi test etmek, sadece konuyu öğrendikten sonra bilgilerimizin ne durumda olduğunu ölçmek için yapmamız gereken bir şey değil mi? Ayrıca neden yeni bir materyali tekrar tekrar okumak “o kadar da” etkili bir öğrenme yöntemi değil?

Hemmen açıklayayım 🤓 İki sebebi var bu enteresan olgunun:

1) Öğrenmeye çalıştığımız konuyu tekrar tekrar okumak, okumada akıcılık (fluency) yaratarak “öğrenme yanılsaması”na (fluency illusion diye geçiyor literatürde) sebep olabiliyor. Yani bir başka deyişle, okuduklarımızı daha kolay ve hızlı okuyabildiğimiz için bilgileri de çoktan öğrenmiş ve rahatça hatırlıyor olduğumuz yanılgısına kapılabiliyoruz [1]. Kısaca burada hatırlamamız gereken kural: Aşinalık ≠ Bilmek.

Yani 135 sayılı genelgeyi mutlaka ama mutlaka okuyun, önemli noktaların altını çizin, notlarınızı alın, hala sorularınız varsa bir bilene sorun. Ama bugün hazırlanmak için tek yaptığınız şey genelgeyi baştan sona defalarca okumak olmasın 🙂

-

👇🏼 devamı yorumlarda
eceaybikeala
eceaybikeala
•
Follow
🗳️ Gündem malum, cumhurbaşkanlığı seçimine 24 saatten az bir zaman kaldı. Yarın ilk kez müşahit olacak arkadaşlarımız için müşahitlik eğitimlerinden ve 135 nolu genelgeden öğrendikleri bilgileri en iyi şekilde muhafaza edip hatırlamalarına yardımcı olacak yöntemlerden biri olduğunu düşündüğüm “Bilinçli Müşahit Testi” ve arka planındaki bilimden bahsetmek istiyorum bugün (ee ne demişler, herkes kendi bildiği alandan katkı sağlasın değil mi 🥲). - 👩🏽‍💻 Sene 2015, bense tazecik bir psikoloji 3. sınıf öğrencisiyim. Çok severek (yok yok, daha ziyade gözlerimden kalpler fışkırarak) aldığım bilişsel psikoloji dersinde zihnimde şimşekler çaktırarak o günden sonraki eğitim hayatımı yeniden şekillendirecek bir şey öğreniyorum uzun süreli bellek konusunu işlediğimiz hafta: ✨ “Yeni bir konuyu en etkili şekilde öğrenmenin yolu konuyu tekrar tekrar okumak değil, kendini TEST ETMEKTİR.” ✨ Nasıl yani? Kendimizi test etmek, sadece konuyu öğrendikten sonra bilgilerimizin ne durumda olduğunu ölçmek için yapmamız gereken bir şey değil mi? Ayrıca neden yeni bir materyali tekrar tekrar okumak “o kadar da” etkili bir öğrenme yöntemi değil? Hemmen açıklayayım 🤓 İki sebebi var bu enteresan olgunun: 1) Öğrenmeye çalıştığımız konuyu tekrar tekrar okumak, okumada akıcılık (fluency) yaratarak “öğrenme yanılsaması”na (fluency illusion diye geçiyor literatürde) sebep olabiliyor. Yani bir başka deyişle, okuduklarımızı daha kolay ve hızlı okuyabildiğimiz için bilgileri de çoktan öğrenmiş ve rahatça hatırlıyor olduğumuz yanılgısına kapılabiliyoruz [1]. Kısaca burada hatırlamamız gereken kural: Aşinalık ≠ Bilmek. Yani 135 sayılı genelgeyi mutlaka ama mutlaka okuyun, önemli noktaların altını çizin, notlarınızı alın, hala sorularınız varsa bir bilene sorun. Ama bugün hazırlanmak için tek yaptığınız şey genelgeyi baştan sona defalarca okumak olmasın 🙂 - 👇🏼 devamı yorumlarda
4 ay ago
View on Instagram |
3/6
Yeni yılda hem hedeflerine biraz daha yaklaşmak hem de hayatın karşısına çıkarabileceği fırsatları kocaman kucaklayabilmek için kendisine akıcı İngilizce konuşma becerisi hediye etmek isteyenlere harika bir hediyeyle geldim: Cambly’de yeni yıla özel çok kısıtlı bir süre için %60 indirimden yararlanmak isteyenler için indirim kodumuz “23ece” 🎁

Herkese şahane fırsatlar ve anılarla dolu yepyeni bir yıl diliyorum! 🤩🎈

-

Special thanks to Laoura! ♥️ (σε ευχαριστώ πάρα πολύ Laoura!) 

-

#işbirliği @camblyt
eceaybikeala
eceaybikeala
•
Follow
Yeni yılda hem hedeflerine biraz daha yaklaşmak hem de hayatın karşısına çıkarabileceği fırsatları kocaman kucaklayabilmek için kendisine akıcı İngilizce konuşma becerisi hediye etmek isteyenlere harika bir hediyeyle geldim: Cambly’de yeni yıla özel çok kısıtlı bir süre için %60 indirimden yararlanmak isteyenler için indirim kodumuz “23ece” 🎁 Herkese şahane fırsatlar ve anılarla dolu yepyeni bir yıl diliyorum! 🤩🎈 - Special thanks to Laoura! ♥️ (σε ευχαριστώ πάρα πολύ Laoura!) - #işbirliği @camblyt
9 ay ago
View on Instagram |
4/6
Keyifle dinlediğim Türkçe podcastlerden bir derleme hazırlayacağıma söz vermiştim geçen hafta ve ta-daa sözümü tutmuş olmanın dayanılmaz hafifliğiyle başlıyorum bu pazartesi gününe 😁 Listede “Aa bunları ben de dinliyorum!” dediğiniz podcastler var mı? Veya listede olmayıp da “Bunları sevdiysen muhtemelen şunu da seversin” tarzı önerileriniz varsa da duymak isterim 😊 E hepimize keyifli dinlemeler! 🎧
-
İsmi geçen podcast sunucularının Instagram hesapları:
@odtucocukergenlab 
@imtolstoyevski 
@mserdark 
@bumuyanipodcast 
@endiselipsikolog 
@pelindilaracolak 
@yakiniliskiler 
@nornek 
@denizdulgeroglu 
@ecemkoo 
@nohutvevarolusculuk 
@raykakumru 
@ecetargit 
@_seymaunal_
eceaybikeala
eceaybikeala
•
Follow
Keyifle dinlediğim Türkçe podcastlerden bir derleme hazırlayacağıma söz vermiştim geçen hafta ve ta-daa sözümü tutmuş olmanın dayanılmaz hafifliğiyle başlıyorum bu pazartesi gününe 😁 Listede “Aa bunları ben de dinliyorum!” dediğiniz podcastler var mı? Veya listede olmayıp da “Bunları sevdiysen muhtemelen şunu da seversin” tarzı önerileriniz varsa da duymak isterim 😊 E hepimize keyifli dinlemeler! 🎧 - İsmi geçen podcast sunucularının Instagram hesapları: @odtucocukergenlab @imtolstoyevski @mserdark @bumuyanipodcast @endiselipsikolog @pelindilaracolak @yakiniliskiler @nornek @denizdulgeroglu @ecemkoo @nohutvevarolusculuk @raykakumru @ecetargit @_seymaunal_
1 sene ago
View on Instagram |
5/6
Bir araştırma görevlisinin günlüğü tadında bir video oldu bence 🤓 İçinde karanlıklar içinde bir sabah rutini de var, ufak çaplı bir GRWM de, Oslo’dan insan manzaraları da, günde 4+ saati yolda geçen birinin bu zaman dilimlerinde üç aşağı beş yukarı neler yaptığı da 😃

Sözün özü, haftaya nasıl başlıyorsun diyenlere cevabım: BEYLE 🤗 Peki sizde durumlar nasıl? 🤍
eceaybikeala
eceaybikeala
•
Follow
Bir araştırma görevlisinin günlüğü tadında bir video oldu bence 🤓 İçinde karanlıklar içinde bir sabah rutini de var, ufak çaplı bir GRWM de, Oslo’dan insan manzaraları da, günde 4+ saati yolda geçen birinin bu zaman dilimlerinde üç aşağı beş yukarı neler yaptığı da 😃 Sözün özü, haftaya nasıl başlıyorsun diyenlere cevabım: BEYLE 🤗 Peki sizde durumlar nasıl? 🤍
1 sene ago
View on Instagram |
6/6

Copyright © 2023Site Powered by Pix & Hue.